Islamiyet Öncesi Orun Ne Demek ?

Deniz

New member
İslamiyet Öncesi Orun Nedir?

İslamiyet öncesi Türk toplumu, özellikle Orta Asya'da göçebe hayatı sürdüren, kendine has gelenekleri ve yaşam biçimiyle dikkat çeken bir halktır. Bu topluluk, sosyal düzenini büyük ölçüde geleneksel yapılarla şekillendiriyor ve bu yapılar arasında yer alan bazı terimler zamanla İslamiyet sonrası Türk kültürüne de aktarılmıştır. Bunlardan biri de "orun" kavramıdır. İslamiyet öncesi dönemde "orun" kelimesi, sosyal ve yönetimsel bir terim olarak önemli bir yer tutmaktadır. Peki, İslamiyet öncesi "orun" ne demekti?

Orun Kavramının Tanımı

Orun, Türklerin İslamiyet öncesi dönemde kullandığı bir terimdir ve genellikle "görev", "yöre", "toprak parçası", "bölge" gibi anlamlara gelir. Bu kelime, özellikle Orta Asya'daki Türk boyları arasında yerleşik hayata geçişte veya göçebe hayatın bir parçası olarak belirli bir yerin ya da bölgenin yönetimi, idaresi ile bağlantılıdır. Orun, aynı zamanda bir kişinin sorumluluk alanı, bir topluluğun egemenlik sahası ya da devletin idaresindeki bölge anlamında da kullanılmıştır.

İslamiyet öncesi Türklerde devlet anlayışı genellikle göçebe ve yarı göçebe bir yapıda olduğu için "orun" kavramı, bir topluluğun veya boyun yönetim sınırlarını belirlemiş, bu sınırlarla bağlı olan sosyal yapıyı pekiştirmiştir. Orun, aynı zamanda toplumun bir parçası olan kişilerin hangi bölgeden sorumlu olduklarını belirleyen bir sistemin parçasıdır.

Orun ve Türk Boyları

Orun terimi, Türk boylarının her birinin egemenlik alanlarını ifade etmek için kullanılırdı. Her boyun kendi "orun"u vardı ve bu, o boyun sınırlarını belirleyen, o sınırlar içinde yer alan kaynakları, hayvancılığı ve yerleşim alanlarını kapsayan bir terimdi. Özellikle göçebe yaşam tarzını sürdüren Türk toplulukları için orun, yerleşik hayata geçişin öncesinde hayati bir öneme sahipti. Çünkü bir boyun düzeni, ekonomik gücü ve askerî kapasitesi genellikle onun "orun"u ile ilişkiliydi.

Orunlar, bir yandan ekonomik kaynakların yönetilmesini sağlarken, diğer yandan boylar arasında güç dengesini de koruyordu. Bu bölgeler, aynı zamanda bölgenin yöneticilerinin görev alanlarını belirliyordu. Her boyun lideri, o boyun orunundan sorumlu olarak, o bölgedeki yerleşim yerlerini ve yerel halkı yönetmekteydi.

Orun ve Yönetim Sistemi

İslamiyet öncesi dönemde Türklerin yönetim biçimi, feodal özellikler taşıyan bir yapıya sahipti. Orta Asya'nın geniş bozkırlarında göçebe hayatı sürdüren bu topluluklarda, yönetim başlıca boy beyleri tarafından yapılmaktaydı. Orun, bu yöneticilerin yetki alanlarını belirleyen ve toplumsal düzeni sağlayan bir unsurdu. Yönetim açısından, her boyun kendi orununda hâkimiyeti vardı ancak zaman zaman boylar arası işbirliği veya savaşlar, bu sınırların değişmesine neden olabiliyordu.

Her boy, kendi orununda bağımsız olarak hareket edebilse de, genellikle birbirleriyle kurdukları ittifaklar veya savaşlar sonucunda, yönetim sınırları değişebiliyordu. Orunlar, bu açıdan sadece idari birimlerin değil, aynı zamanda politik bir araç olarak da kullanılmaktaydı.

Orun ve Türk Devlet Yapısı

Türklerin devlet yapısı, İslamiyet öncesi dönemde, devletin merkezî bir yapıya sahip olmaktan çok, konfederasyon tipi bir yapıyı benimsemiştir. Boylar ve kabileler arasında bir federasyon şeklinde işleyen bu yapıda, her boyun kendi sınırları, kendi orunu vardır ve bu sınırlar dışında bir müdahaleye genellikle izin verilmezdi. Türklerin en büyük devletlerinden biri olan Göktürk Devleti'nde de bu durum söz konusudur. Göktürkler, kendi orunu sınırları içindeki kaynakları ve toplumu yönetmiş, devletin merkezi yönetiminde de orunun paylaşılması önemli bir yer tutmuştur.

Bunun dışında, özellikle Orta Asya'da kurulan Türk devletlerinin birçoğunda, yerel idarecilerin görev alanlarını tanımlayan "orun" kavramı, Türklerin devlet geleneği içinde yer almış ve bu gelenek, zamanla İslamiyet'in kabulüyle birlikte değişen sosyo-politik yapılarla harmanlanmıştır.

Orun ve Sosyal Yapı

Türkler, göçebe yaşam tarzı ve sosyal yapıları itibariyle, ailevi bağlara ve kabilevi ilişkilere büyük önem vermekteydiler. Bu bağlamda, "orun" kavramı yalnızca bir idari bölgeyi tanımlamakla kalmaz, aynı zamanda sosyal bir düzeni de ifade eder. Bir boyun kendi "orun"u içinde yaşayan insanlar, o boyun kültürünü, değerlerini ve geleneklerini yaşatan kişilerdir. Orun, aynı zamanda sosyal sorumlulukları ve toplumsal görevleri belirleyen bir düzenin adıdır. Kısacası, orunun içindeki bireyler, o bölgedeki görev ve sorumluluklarını yerine getirirken, diğer bölgelere ya da orunlara ait olan kişilerin aynı yükümlülükleri yerine getirmeleri beklenirdi.

Orun ve İslamiyet Sonrası Dönemdeki Etkileri

İslamiyet, Orta Asya'ya ve Türkler arasında yayıldığında, birçok eski gelenek ve uygulama olduğu gibi, orun kavramı da bu dönemde bazı değişikliklere uğramıştır. Ancak bu kavramın kökleri ve temeli İslamiyet öncesi döneme dayanmakta olup, birçok İslamî devlette de benzer şekilde yerleşik hayata dayalı sosyal ve idari yapıların temelleri olarak görülür.

İslamiyet sonrası dönemde, Osmanlı Devleti'nde bile bu geleneksel kavramların izlerini görmek mümkündür. Osmanlı'da, yerel idarecilerin görev alanları ve idari sınırları belirleyen birimler, köken olarak İslamiyet öncesi Türk devlet yapılarındaki "orun" sistemine benzer nitelikler taşır.

Sonuç

İslamiyet öncesi "orun" kavramı, Türklerin sosyal, idari ve kültürel yapısının önemli bir parçasıdır. Türklerin göçebe yaşam tarzı, yerel yönetim anlayışı ve devlet yapıları, orunun doğru bir şekilde anlaşılmasını gerektirir. Orun, sadece bir toprak parçası değil, aynı zamanda bir sosyal düzenin, kültürel yapının ve yönetim sisteminin temel birimi olarak şekillenmiştir. İslamiyet sonrası da Türk toplumu, bu geleneksel yapıyı farklı şekillerde sürdürmüş, ancak "orun" kavramının özündeki sosyal sorumluluk ve yönetim anlayışı, yeni devlet yapılarında da varlığını sürdürmüştür.