Trendio
Active member
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sistemsiz göçmenlerle ilgili, “Herkes şunu bilsin ki Türkiye yol geçen hanı değildir. Bütün bunları biz ölçüyoruz, biçiyoruz, adımımızı da ona bakılırsa atıyoruz.” dedi.
“Tamamıyla hudutlarımız duvarlarla örülüyor”
“Türkiye’nin Afgan göçmenlerle ilgili siyaseti nedir?” sorusu üzerine Erdoğan, Suriye’den, 4 milyona yakın göçmen geldiğini ve bunlardan meslek ve sanat sahibi olan birfazlaca Suriyeli’nin vatandaş olduğunu anımsattı.
Afganistan ile ilgili durumun biraz daha farklı olduğunu belirten Erdoğan, “Şu anda gerek İran kapısından gerek Irak’tan duvarlarımızı önemli oranda yükseltiyoruz. Buralardaki yükselen duvarlar, bu sistemsiz göçün ülkemize girmesini engellemek için. Bu çalışma devam ediyor. Çok da fazla kalmadı. Büsbütün sonlarımız bu surlarla, bu duvarlarla örülüyor.” diye konuştu.
Bu son gelişmelerde Afgan halkının içine düştüğü durumun fazlaca problemli olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları söylemiş oldu:
“Taliban ile bunların yaşadığı şu andaki süreç epey külfetli. Bu hususta da biz kimi çalışmalar yapıyoruz. Nedir? Taliban ile birtakım görüşmelere varıncaya kadar şu anda ilgili kurumlarımız çalışıyor. Hatta tahminen benim bile onların başkanı durumunda olacak olanı kabul etme durumum olabilir. Niçin? Zira bizim bu çeşit şeylerde şayet üst seviyede bunları denetim altına alamazsak, bunlar denetim altına alınamadığı takdirde bu kez Afganistan’daki barışı, sulhu sağlamamız da mümkün olmaz. Artık Afganistan’da bizim adeta soydaşlarımız durumunda olanlarda var. Artık bütün bunlarla bir arada birtakım adımları atıp yanımıza kimleri alabiliriz, onların çalışmasını yapıyoruz. Ben bununla ilgili olarak da örneğin ilgili üst seviye yönetici arkadaşlarımı yurtdışına gönderdim. Tıpkı biçimde Katar ile bu akşam görüşmem oldu. Burada Taliban’ın attığı adımları nerede durdurabiliriz, nerede sulhe yönelik bir adım atarız? Diplomasi söylemiş olduğiniz budur. Her şeyi savaşla, askeri olarak halledeceğiz diye bir şey var mı? Yok. Askeriyenin yahut savaşın geçerli olduğu yer var lakin bir de siyasetin, diplomasinin geçerli olduğu yer var. Benim elim nereye kadar uzanıyorsa yahut benim siyaset anlayışım nereye kadar muvaffak olabilecekse orayı bizim başarmamız lazım. Şu anda Afganistan’da bu pozisyondayız. Afganistan’ı bir kenara itemezsiniz. 35 milyon nüfusu olan bir ülke. Bizim bağlarımızın tarihe dayandığı bir ülke. Bunu bir kenara atmak mümkün değil. Bütün bunlarla birlikte herkes şunu da bilsin ki Türkiye yol geçen hanı değildir. Yani bütün bunları biz ölçüyoruz, biçiyoruz adımımızı da ona göre atıyoruz. Ülkemizde toplumsal medyada birilerinin abarttığı biçimde hudutlarımızdan sistemsiz göç akını, bu da kelam konusu değil. Biz bu duvarları boşuna mı yapıyoruz? Bu surları şu anda boşuna mı örüyoruz? Ağır bir biçimde, üstelik bütün gözetleme kulelerine varıncaya kadar. Yapmakta olduğumuz surlarda bunların hepsi var.”
Türkiye’nin doğu ve güney hudutlarında 2020’de 505 bin 375 yabancının yasa dışı yollarla ülkeye girişinin engellendiğini söz eden Erdoğan, “Biz bunu başarmış bir ülkeyiz.” dedi.
Bu sayının 2021’de 253 bin 300 civarında olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Bunu da başardık. Yakalanan Afgan sistemsiz göçmenlerin kıymetli bir kısmı yetkili kurumlarımız tarafınca yeniden Afganistan’a hudut dışı ediliyor.” sözünü kullandı.
Erdoğan, fiziki güvenlik önlemleri kapsamında İran sonunun 156 kilometrelik kısmına güvenlik duvarı örüldüğünü, 85 kilometrelik duvar çalışmasının ise şu anda devam ettiğini, ayrıyeten 109 kilometrelik kısmın da aydınlatma sistemiyle donatıldığını kaydetti. 79 kilometre boyunca da kamera ve algılayıcı sistemlerin inşa edildiğini bildiren Erdoğan, bu biçimdece sistemsiz göç hareketlerinin daima olarak kamera sistemleriyle izlendiğini belirtti.
Bunun yanında termal kameralarla gece geçişleri önlenirken bununla birlikte İHA’lar vasıtasıyla hudutların denetim altında tutulduğunu anlatan Erdoğan, “Doğu sonumuzun 740 kilometrelik kısmında kullanılacak ve entegre hudut idaresinde kilit rolü olan elektronik kuleler ve haberleşme kulelerinin yüzde 90’ı tamamlandı. Emniyet ve Jandarma tarafınca hudut bölgelerimize ve sistemsiz göç rotası olarak belirlenen bölgelere ek birlikler sevk edilmiştir. Bütün bu önlemleri niçin alıyoruz? İşte bu sistemsiz göçü engellemek için alıyoruz. Lakin birileri de içeride maalesef bu işleri sabun köpürtür üzere, bu palavrayla birlikte bu adımları atıyorlar. Ben de bunu izan, insaf sahibi olan vatandaşıma, halkıma ülkenin Cumhurbaşkanı olarak duyurmuş oluyorum.”
Son vakit içinderdaki sel ve yangınlardan dolayı ağır bir gündem yaşandığını belirten Erdoğan, “Bu orta yangınla uğraşırken bir öbür taraftan da sel felaketiyle karşı karşıya kaldık. Bu sel felaketinde de şu an prestijiyle 1 kaybımız var ancak çabucak hemen aranmakta olan öteki vatandaşlarımız da var. Ancak binalardaki yer yüksekliği bakıyorsunuz 2 kat, birtakım yerlerde 3 katı buluyor, bu biçimde bir felaket. Ne Dereli’deki felaket, ne Rize-Artvin’deki felaket. Bugün Bartın’da, Sinop’ta ve Kastamonu’da olan, onları da aşmış durumda. Bütün bakan arkadaşlarımız, AFAD hepsi şu anda oradalar ve kurumlarımız ile birlikte çalışmalarını devam ettiriyorlar.” tabirlerini kullandı.
Programa gelmedilk evvel felaket bölgesindeki bakanlarla görüştüğünü lisana getiren Erdoğan, “Oralardan ayrılmayacaksınız dedik. Çatı katından ve damlardan helikopterlerimizin kurtardığı beşerler var.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel bölgesindeki vatandaşlara “Tüm vatandaşlarıma bir şey hatırlatmak istiyorum. Darda, zorda kalmadıkça ulaşıma adeta kapalı sayılabilecek kara yollarını da tercih etmeyin. Zira her an heyelan olabilir, her an o yollardan geçerken bu heyelanlar ile birlikte Allah göstermesin trafik tıkanıklığının ötesinde tehditler olabilir. Bu tehditlerin içerisinde tabi ki can güvenliği olayı var. Onun için nereden yol veriyorlarsa oralardan gitmek en isabetli olacaktır.” diye seslendi.
Orman yangınlarına ait bir soru üzerine de Erdoğan, orman yangınlarının önemli manada denetim altına alındığını söylemiş oldu. Canlı yayın öncesi Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile yapılan çalışmaların son durumu hakkında görüştüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu biçimde devam etti:
“Bekir Beyefendi ile görüştüm, büyük oranda denetim altına alındığını söylemiş oldu. Yalnızca ‘Bugün Burdur-Bucak’ta yeni bir yangın olayı çıktı lakin denetimimizin altındadır’ dedi. Araç gereç noktasında gerek uçaklarla gerek helikopterlerle gerek bütün itfaiye araçlarımızla, arazözlerle gerçekten farklı bir güce eriştik ve bu gücümüz yangın söndürmedeki muvaffakiyet oranımızı da önemli manada artırdı. Helikopterlerimiz fazlaca fazlaca büyük işlev icra ettiler. Uçaklar epey büyük işlev icra ettiler, ediyorlar. Çok kısa vakitte denizlerden suyu alıp bir daha kısa vakitte söndürme alanına gidebiliyorlar, helikopterlerimiz hakeza o denli. Burada Türkiye yeterli bir yere ulaştı ve bunu arttırarak devam edeceğiz. Birilerinin dediği üzere ‘Ne helikopter gördük, ne uçak gördük’ değil, o denli bir şey yok. Yüzlerce arazöz toprakta dolaşıyor, onlarca helikopter dolaşıyor, birebir biçimde uçaklar dolaşıyor. Yaptıkları sortiler bakıyorsunuz çok fazla.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin tüm bunları görmediğini söz etti.
Yangınların çıkış niçinine ait epeyce çeşitli savların ortaya atıldığı ve terör örgütlerinin işi olabileceği tarafında yorumların yapıldığı anımsatılan Erdoğan, “Şunu epey rahat söyleyebiliriz, olağan olarak yangınların çıkış sebebi olarak bütün ihtimaller üzerinde çıkış anından itibaren durduk ve bunların polisiye olarak araştırmaları yapıldı. Polis teşkilatımızın yaptığı araştırmaların haricinde bilhassa bütün teşkilatımızın oralardaki faaliyetleriyle sanki buralarda bu biçimde bir şey var mı yok mu bunların araştırmaları yapıldı.” değerlendirmesinde bulundu.
Yürüyen soruşturmalarda gözaltına alınanların ve tutuklananların olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunlarla birlikte aldığımız istihbaratlar var. Yani Ulusal İstihbarat Teşkilatımızın verdiği bilgiler var, emniyet istihbaratın verdiği bu noktada bilgiler var fakat şunu biliyoruz ki bunlar içinde ailesinde terör örgütü iltisaklı şahıslar de var.” dedi.
Terör örgütünün sicilinde geçmişte orman yangınları olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Geçen yıl biliyorsunuz Hatay’da bunları yaşadık. Hatay’da yaşadıklarımızın ortasında hakikaten teröristler de çıktı. ‘yaşamını kaybeden vatandaşlarımızdan yanan ormanlarımıza, bal yapan arısından uçan kuşuna, can havliyle buzağısını doğurduktan daha sonra telef olan ineğine kadar yitirdiğimiz her bir canın hesabını soracağız’ dedik.” sözlerini kullandı.
“Manipülasyonun, dezenformasyonun bini bir para”
Buna müsaade edilmemesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şu biçimde devam etti:
“Yani her şeyi RTÜK ile çözelim. RTÜK neyle uğraşacak? Amerika’da bir Twitter olayı nelere vesile oldu. ‘Bizim Türkiye’de ofisimiz var’ diyor. Palavra söylüyorsun Türkiye’de senin ofisin yok. Türkiye’de senin şu anda nazaranvlendirdiğin elemanın yok. Öyleyse bunlara, bunun bedelini bizim ödetmemiz lazım. Ofisini açacaksın, vergini, her şeyini ödeyeceksin. Açmadığın takdirde de bedelini ödeyeceksin. Bu noktadaki çalışmalarımızı Meclis’in açılmasıyla bir arada farklı istikamette takipçisi olarak yürütmemizin gereğine inanıyorum. Zira kurumlarımızın ve gorevlilerimizin fedakarlıkla yürüttüğü yangınla gayretimize gerçek dışı bilgi ve haberlerle leke sürmeye çalışıyorlar. Manipülasyonun, dezenformasyonun bini bir para. Buna nereye kadar tahammül edeceksin? Bu kadar uğraş, bu kadar kahramanlar ortada canı kıymetine koşacak, bunlar ise bunu söyleyecek. Artık bu yıkıcı faaliyetleri yapanlara bakıyor ve hiç şaşırmıyoruz. Fakat hiç şaşırmadığımız üzere de bunların da diyoruz ki bir bedeli olsun artık.”
Türkiye’ye orman yangınlarıyla uğraş sürecinde verilen milletlerarası takviyelere ait soru üzerine Erdoğan, başta Rusya, Azerbaycan, İran ve ondan sonrasındaki safhada İspanya’nın takviye verdiğini söylemiş oldu.
Ukrayna’nın 3 tane uçak gönderdiğini ve 4 tane helikopterle devreye girdiğini belirten Erdoğan, Kazakistan ve Gürcistan’dan dayanak geldiğini, Moldova, Belarus, Polonya, Avusturya ve Fransa’nın da birer helikopter gönderdiğini kaydetti.
Erdoğan, bu uçak ve helikopterlerin farklı noktalardaki yangınları söndürme çalışmalarında faal olarak kullanıldığını ve işleri önemli manada kolaylaştırdığını tabir etti.
bir daha bu süreçte birfazlaca ülke ve memleketler arası kuruluştan “geçmiş olsun” dileği ile dayanışma iletileri alındığını anımsatan Erdoğan, “Şahsım, milletim ismine bu ülkelere en kalbi hislerle selam, sevgi, hürmetlerimi gönderiyorum.” dedi.
Erdoğan, yangınların denetimi sürecinde kendilerine, “sanatçılar girişimi” ismini veren oluşumun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni amaç alan açıklamalarını nasıl değerlendirdiği tarafındaki soruya, şu cevabı verdi:
“Bir kulağımdan giriyor, öbür kulağımdan çıkıyor. Onların meslekleri sanat. Hangi sanatsa sanatlarını icra etsinler. Biz de onların muvaffakiyet oranına bakılırsa, onlara hürmet duyalım. Lakin kalkıp da erken seçimmiş, yok bilmem işte şu andaki başkanlık sistemi gerçek değilmiş. Bırak, o iş bizim işimiz. Biz ömrümüzü buna verdik. Anlamazsınız bu işten. Piyanodan anlıyorsan piyanonu çal. Kemaniysen keman çal, dinleyelim. Sazendeysen sazını çal, dinleyelim. Lakin kalkıp da bu işlere burnunu sokma, o iş bizim işimiz.”
“hiç bir dijital mecra hukuktan azade değildir”
“Ekşi Sözlük”te yayımlanan, “halk ayaklanmak için daha ne bekliyor?” bildirisiyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma başlatmış olduğu tabir edilerek, “Son periyotta bunların gündeme taşınmasının altında öteki bir şey olabilir mi?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
“Şunu bilmemiz lazım hiç bir dijital mecra hukuktan azade değildir. Onlar da gereği üzere bunun bedelini ödeyecektir. Takma isimlerin ardına saklanarak şahıslara iftira, hakaret edilmesine, ulusal manevi pahalara küfredilmesine, ayaklanma davetleri yapılmasına hiçbir biçimde müsaade etmeyiz ve bizim yargı sistemimiz de buna asla müsaade etmez. Bu platformda palavra haber, iftira, terör propagandası, darbe daveti ve ırkçılığın adeta yatağı olmuş vaziyette. Prestij suikastı, maksat gösterme ne ararsan bunlarda var. ötürüsıyla biz de bunların takipçisiyiz. Planlı, programlı olduğu epey bariz olan bu kampanyalarla halkımız daima olarak tahrik edilmeye çalışılıyor. Bir iftira, hakaret ve palavra tezgahı üzere bunlar çalışıyor. İsmi üzerinde ekşi kelamlık. sıradan ekşi.”
“Bizim milletimiz nitekim farklı bir millet”
Manavgat’taki yangının akabinde bölgeye gittiğini hatırlatan Erdoğan, şu biçimde konuştu:
“Kalemli köyüne gittiğimde oradaki yaşlı bir amcanın ağlayışı epey manalıydı. ‘Benim buzağım, ineğim bunlar artık yok. Yandı, telef oldu’ dedi. Amca hiç merak etme biz ‘onların hepsini halledeceğiz’ dedim. ‘Peki, nasıl edeceksiniz benim traktörüm de yandı’ dedi. ‘Onu da halledeceğiz’ dedim. ‘Benim bir tane traktörüm, hem buzağımdı hem ineğimdi’ dedi. Başladı orayla onu kıyas etmeye. Çabucak bak artık bakanımı çağırıyorum, çabucak iki üç gün içerisinde senin traktörün sıfır kilometre gelecek. ‘Gelecek mi’ dedi, gelecek dedim. Biz çabucak üç dört gün içerisinde Sanayi ve Teknoloji Bakanım traktörünü gönderdi. Akabinde biri daha geldi, ‘Benim de yandı, tıpkı vakitte benim 2 tane yandı’ dedi. Onun 2 tane traktörünü de gönderdik. Ama hayli manidar bir şey oldu. Bir tanesi ‘Benim de yandı’ dedi, tamam dedim, seninkini de göndereceğiz. Biz gönderince o ne dese beğenirsiniz baktı ki 0 kilometre traktör, ‘Ben bunu almam. Traktörümü kullanabilirim daha. Ben onunla devam edeceğim, devletime teşekkür ediyorum. Ben bunu alamam’ dedi. Bizim milletimiz hakikaten farklı bir millet. Yani onu kendisine reva görmedi, ‘Yok, ben mevcut traktörümle çalışırım’ dedi.”
Erdoğan, devam eden soruşturmalarda ulaşılan sonuçları vatandaşlarla paylaşacaklarını kaydetti.
“Ülkemiz yangınlarla çabada 2 asra yaklaşan kurumsal bir deneyime sahip”
“Yangınla uğraş sürecinde nasıl bir kriz idaresi sergilendiği” ve “yangına müdahalede yetersiz kalındığı istikametindeki tenkitlere ait görüşü” sorulan Erdoğan, “Ülkemiz yangınlarla çabada 2 asra yaklaşan kurumsal bir deneyime sahip. Bunun yanı sıra her türlü teknolojik altyapıya da sahip.” dedi.
Orman yangınlarıyla çabanın, Orman Genel Müdürlüğünce her yıl hazırlanan Yangın Aksiyon Planları kapsamında Yangın İdare Merkezi’nden sevk ve yönetim edildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 19 yılda yangınlarla gayret kapsamında kara ve hava araçlarını yenilediklerini, sayılarını artırdıklarını aktardı.
Karada yangınla gayrette fazlaca değerli yere sahip olan arazöz sayısını yüzde 70 artırarak, 1078’e çıkardıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Araç parkında olmayan ve su ikmal araçlarından 281 tane daha aldık. Yangınlara anında müdahale için 2 bin 270 birinci müdahale aracı aldık. İş makinesi parkımızı yüzde 125 büyüterek 682’ye çıkardık. Yangınla çaba hava filomuzu ise epeyce daha verimli hale getirdik. Yangın söndürme uçaklarımızın su atma kapasitesi artırıldı. Burada olağan ki kiralama yollarına da gittik. Bunun yanında dost ülkelerden, sağ olsunlar ayrıyeten dayanaklar geldi.” bilgisini verdi.
Ülke coğrafyasındaki yangınları söndürmede en değerli hava aracı olan helikopter sayısının 2002’de 18 olduğunu, bu sayısı bu yıl 39’a ulaştırdıklarını belirten Erdoğan, yangınlar sırasında öteki ülkelerden gelen dayanaklarla helikopter sayısının daha da arttığına işaret etti. Erdoğan, “Hemen anında talep ettik, talep ettiğimiz ülkelerden sağ olsun çabucak gönderen Azerbaycan üzere, İran üzere ülkeler oldu. Onların gönderdiği helikopterlerle helikopter sayımız önemli manada arttı ve bu helikopterlerle de sahiden epey önemli işler gördük. Zira helikopterle, hazırladığımız helikopter havuzlarından su alabiliyorsunuz ve istediğiniz yere onlarla inebiliyorsunuz, bu avantajınız var.” diye konuştu.
“Önümüzdeki yıl tahminen kendimize ilişkin uçağımızı satın alacağız”
Uçakla her yerden su alınamadığına dikkati çeken Erdoğan, şöyleki devam etti:
“Uçakla fakat denizlerden alıyorsunuz lakin mühleti epey yeterli. Bakıyorsunuz 10 saniyede çabucak dalıyor suyunu alıyor ve çabucak yangın alanına suyunu boşaltıyor. O da bir daha kısa bir süre, uzun sürmüyor, epeyce kısa müddette iş görüyor. Bunlardan, mesela Rusya’dan 3 tane aldık bu süreç içerisinde. Artık tahminen önümüzdeki yıl daha farklı kimi fikirlerimiz var. Tahminen onun üzerinde ayrıyeten duracağız. Örneğin diyelim ki önümüzdeki yıl tahminen kendimizi ilişkin uçağımızı satın alacağız ve bunları satın almak suretiyle bunların ortasında epey gayeli olanlar da var. Onlar üzerinde görüşmelerimizi arkadaşlarımız yürütecekler ve bunlarla birlikte de biz itfaiye noktasındaki takımımızı, filomuzu epey daha kuvvetli hale getirmiş olacağız.”
Türkiye’nin şu anda dünyada yangına en kısa müddette müdahale eden ülke pozisyonuna geldiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bakın Amerika’da, Kanada’da, Rusya’daki, Rusya bu noktada fazlaca kuvvetli ekipmanlara sahip, ama bakın birfazlaca yeri şu anda hala çözemediler, halledemediler bu biçimde kahırlar yaşanıyor. Yangınlarda birinci kere kullanmaya başladığımız insansız hava araçları yardımıyla birinci müdahale müddetimizi de 12 dakikaya indirdik. Bu yıl yangın takviye sistemini de devreye aldık, bu da bize başka bir güç kattı. Bu sayede yangının şiddetini, tarafını, risk altında olan yerleşim yerleri ve sanayi tesislerinin durumunu saniyeler ortasında hesaplayarak anlık çıktıları alabiliyoruz. Örneğin termik santraller bizim için en büyük felaket noktalarıydı. Termik santrallerde olaya müdahale imkanını hayli hızla yakaladık. Hem etrafını açmak suretiyle oradaki yangını söndürmeyi rahatladık tıpkı vakitte oradaki işçisi boşaltma noktasında attığımız adımlar takdire şayandı.”
Yangınlara müdahalede “yetersiz kalındığına” yönelik tenkitlere ait görüşleri sorulan Erdoğan, “Gözü var görmez, kulağı var duymaz, hani her şey dört dörtlüktür diye bir savın ortasında olamam lakin şöyleki bir gerçek var yangınla gayret ediyorsunuz, yangınla çaba ederken bütün imkanları seferber ediyorsunuz.” dedi.
Yangının ortasından çıkan itfaiyeciyi hatırlatan Erdoğan, “Yetersiz kalmak, bunu neyle izah edeceksin, bu yetersiz kalmanın tarifi nedir? 6 tane bakanım benim her an orada oldu, tüm itfaiye takımlarımız orada oldu, bunun yanında tüm kurumlarımız, AFAD’ı, Kızılay’ı ile orada oldu, bakan yardımcılarım tıpkı biçimde orada oldu. Pekala bunu söyleyenler sanki kendileri bunu nereden izlediler?” diye konuştu.
Yangında birinci kez kullanılmaya başlanılan insansız hava araçları yardımıyla yangının şiddetini önemli manada düşürdüklerini de anlatan Erdoğan, şöyleki devam etti:
“Bunu söyleyenler sanki buralarda nasıl bir vakit içindema yapıldı, nasıl bu biçimde bir hıza ulaşıldı, bunu biliyorlar mı? Bilmiyorlar. Yalnızca iftira at tutmasa iz bırakır, söylemiş oldukleri iş bu. Ancak biz bütün takımımızla, o kahramanlarımızla burada başarılı olduğumuza inanıyoruz. Hele hele yangınlarla gayrette toplam 18 su atar uçak, 66 helikopter, 9 İHA, bir insansız helikopter, 850 arazöz ve su tankeri, 430 iş makinesi ve yaklaşık 5 bin 250 işçi vazife yaptı, daha ne olacaktı? Bunlar yapıldı.”
Erdoğan, “Yangında konutları yananların meskenleri ne vakit yapılmaya başlanacak? Hayvanlarını kaybeden köylülerin kayıpları ne vakit telafi edecek? Esnafın, sanatkarın bir daha ezaları var onlar için bir şey düşünülüyor mu, bir önlem paketi kelam konusu olacak mı?” formundaki soruya, yangının birinci günü çabucak ziyan tespit komitelerini devreye soktuklarını ve bunların valilerin başkanlığında çalışmalarını başlattıklarını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim programımız bir ay içerisinde inşaatların başlatılmasıyla alakalı talimatın verilmesiydi. Ve bu bahiste TOKİ işini yüklendi ve hızla 1 ay içerisinde inşaatlarımıza başlayacağız. Amaç, 1 yıl içerisinde de bu inşaatları bitirmek. 1 yılın sonunda, o yangınların olduğu bölgede yanan konutları, en uygun biçimde, en uygun yerlerde yapıp bitirmek. Bu bahis ile ilgili olarak da şu anda Etraf Şehircilik Bakanlığımız adımlarını atmış vaziyette, hatta peyderpey başlamış vaziyette. Hızla her bölge, nerede yangın olduysa oralarda bu adımlarımızı atıyoruz ve birinci yılın sonunda da inşallah bu konutların teslimine başlayacağız.” sözlerini kullandı.
Ahırlarıyla birlikte yapılacak konutların planlamasının da Etraf ve Şehircilik Bakanlığınca yapıldığını anlatan Erdoğan, “Bu mevzuyla ilgili de birinci etapta yalnızca 50 milyon buna ayrılmış vaziyette, ama ‘Ben kiraya çıkabilirim’, ‘Ben konut bulabilirim’ şayet bu çeşit talepler var ise bu çeşit talebi olanlara da kirasını vermek suretiyle buralara çıkabilirler.” dedi.
Kimi vatandaşların akrabalarına gidebileceğini dediğini anlatan Erdoğan, “Takdiriniz her neyse, ancak kiraya çıkmak istiyorsan biz kiranızı vereceğiz, kiraya da çıkabilirsiniz ve mobilyasını, A’dan Z’ye beyaz eşyasını hepsini de almak suretiyle onları oralara yerleştirmekte kararlı olduğumuzu kendilerine söz ettik.” dedi.
“Son yangınlardan daha sonra bu bölgelerde süratle ağaçlandırma faaliyetlerine başlayacağız”
Yanan alanların imara açılması argümanlarına ait tartışmalara dair görüşleri sorulan Erdoğan, Anayasa’nın 169’uncu unsurunda epeyce açık biçimde “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir” sözü olduğunu hatırlatarak, “Orada bir yapılanmaya falan gidemezsiniz, bu yerlerde diğer çeşit tarım ve hayvancılık da yapılamaz. Yanan orman alanlarının bugüne kadar nasıl bir daha ağaçlandırdığımız ortada. Son yangınlardan daha sonra bu bölgelerde süratle ağaçlandırma faaliyetlerine başlayacağız.” dedi.
Erdoğan, iktidar oldukları 19 yıllık devirde 5,5 milyar ağaç diktiklerini belirterek, “Bunu bizim iktidarımız yaptı ve hala da birebir kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Yani vatandaşlar bu Bay Kemal’in palavralarına prestij etmesin, yanan ormanlarımız küllerinden bir daha doğacak. Bu alanlar en verimli biçimde ağaçlandırılacak, bir daha orman olacak. Bunların ilgililerine sorun ‘Siz ne kadar ağaç diktiniz, sizin belediyeleriniz ne kadar ağaç dikti? Bize bunun karşılığını verin’ deyin.” sözlerini kullandı.
İstanbul Belediye Başkanlığı devrini hatırlatan Erdoğan, belediye başkanlığını CHP’den aldığını ve o devirde kentin kurak olduğunu söylemiş oldu. Kendisi nazaranve geldikten daha sonra şevlerin hepsini hızla yetişmiş ağaçlarla ağaçlandırdıklarını anlatan Erdoğan, şu biçimde konuştu:
“6 ay içerisinde ne olduğuna İstanbullular şaşırdı. aslına bakarsan suyu da yoktu ki İstanbul’un, kurak. Biz geldik suya da kavuşturduk İstanbul’u hamdolsun. Artık burada da bir daha iktidara geldiğimiz günden beri orman varlığımızı artırmaya yönelik çalışmalarımız, yeşil vatanımıza ne kadar büyük bir kıymet verdiğimizi esasen ispatlıyor. Bu mevzudaki başarımız Birleşmiş Milletler Besin ve Tarım Örgütünün Global Orman Kaynakları Kıymetlendirme Raporu’nda da tescillendi. Onlar da bunu tescillediler. Türkiye 2015 yılında orman varlığını artıran ülkeler sıralamasında dünyada 46’ncı sırada iken, 2020 yılında 27’nci sıraya yükseldi. Türkiye en çok ağaçlandırma yapan ülkeler sıralamasında Avrupa’da birinci, dünyada altıncı sırada yer aldı.”
Erdoğan, 2019’da 11 Kasım’ı “Milli Ağaçlandırma Günü” ilan ettiklerini hatırlatarak, bu kapsamda ülkenin dört bir yanında milyonlarca fidanı öğrencilerle birlikte toprakla buluşturduklarını söylemiş oldu.
“Geleceğe Nefes” projesiyle de orman alanlarını genişlettiklerini ve yeni orman alanları oluşturduklarını anımsatan Erdoğan, bunları birebir biçimde devam ettireceklerini söylemiş oldu.
“Türk Hava Kurumu devletin bir kurumu değildir”
Yangınlarda Türk Hava Kurumu tartışması yaşandığı ve CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türk Hava Kurumunu ziyaret ettiği hatırlatılarak, “Türk Hava Kurumu ile ilgili kanılarınız nedir? Orayı bir daha ayağa kaldırmak üzere bir planınız var mı?” diye sorulması üzerine Erdoğan, “Türk Hava Kurumu devletin bir kurumu değildir. Bunu vatandaşlarımız bilmiyor, vatandaşlarımız zannediyorlar ki ‘Türk Hava Kurumu devletin bir kurumudur’, hayır değil. Nasıl çeşitli vakıflar, dernekler vesaireler var ise Türk Hava Kurumu da bunlardan bir tanesi.” dedi.
Erdoğan, Türk Hava Kurumunun elindeki uçaklara dair tartışmanın yeni bir tartışma olmadığının da altını çizerek, birkaç yıl evvel “kurumun elindeki uçakların yetersiz olduğunu, Türk Hava Kurumunun mezarlığa döndüğünü ve mevcut yapısıyla bir yere varılmayacağını” dediğini hatırlattı.
Orayı bir ziyaretinde bu hali gördüğünü anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Türk Hava Kurumu yetkilileri gerekli adımları atmadığı üzere çalışır durumdaki uçakların da bakımını yaptırmayarak, hepsini adeta çürümeye terk etmişler. Yani oran prestijiyle bu biçimde, örneğin bunların 3 tanesi hani ‘pert’ diyoruz ya araçlarda filan, bunların da 3 tanesi pert, 6 tanesi ‘eh’ bu biçimde bir durumda. Türk Hava Kurumu 1985’ten itibaren orman yönetimine yangın söndürme hizmeti vermiş yani tedarikçi bir kurum olarak hizmet vermiş ve bunun için de karşılığında epey önemli bedeller devletten, Tarım Orman Bakanlığından almış. Ancak filosunu genişletme, mevcut uçaklarını modernize etme bu biçimde bir kederi olmamış. Pekala o devirde de kurumun ardında kim vardı? CHP zihniyeti vardı ve bu biçimde bir adım atmadılar. Artık çıkmış, ‘Türk Hava Kurumunu çalıştırmıyor’ diyorlar. Türk Hava Kurumunu çalışamaz hale getiren sizsiniz, uçakların bakımını yaptırmayan kurumun eski yöneticileridir. Kurumun finansal düşüncesi sebebiyle bu bakım ve tamirat gereksinimi giderilemediği için uçaklar halihazırda bile uçuşa elverişli değil ve hayli daha açık, net konuşuyorum, kurumun içine düştüğü durumu, kurumu bu hale getirenlerin kara propagandaları ile hükümete yöneltme gayretlerini doğrusu ben şaşkınlıkla izliyorum. Dürüst olun, samimi olun. Geçmişine baktığımız vakit Türk Hava Kurumunun orada aslına bakarsanız CHP zihniyetini nazaranceksiniz.”
“Geleceğe ait biroldukca raporda afetlerin, marjinal hava hareketlerinin epey olacağı bunun da gündelik hayatı epey etkileyeceği söz ediliyor. Önümüzdeki periyotta bu tabir edilen bu gerçekler yaşanacaksa yeni önlemler almak gerekir mi? Örneğin bir Afet Bakanlığı üzere bir müddetç kelam konusu olabilir mi?” halindeki soruya ise Erdoğan, şu karşılığı verdi:
“Bakanlık söylemiş olduğiniz vakit fazlaca büyük işler yapar manasına gelmez. Kıymetli olan kurumların epeyce kuvvetli olması. Şu anda AFAD bizim yani adeta bir bakanlık üzere çalışır biçimde. Nereye bağlı? İçişleri Bakanlığına bağlı. İdare, grup kuvvetli olduğu vakit AFAD’la epeyce şeyleri yapabiliyorsunuz ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte bu durumları biz düşündük. Tarım, orman, su örneğin tek çatı altında yönetilmeye başlandı. Gerçek planlama ve idarenin tek elden yapılıp, koordine edilmesi hedefiyle bu çerçevede de bu sürece devam ediyoruz. Artık buradan biz aslına bakarsan bu işi yürütüyoruz, görüyoruz rastgele bir sorunumuz yok. ötürüsıyla rastgele bir dert da olmadığına bakılırsa, şu anda tarım, orman, hayvancılık bu işi başarılı bir biçimde sürdürdüğüne nazaran, AFAD kurum olarak başarılı bir idare biçimi ortaya koyduğuna göre yapılması gereken ne olur bundan daha sonra, şayet bizim araç, gereç vesaire üzere takım gereksinimlerimiz olması halinde onlarla bunu destek ederiz ve destek etmek suretiyle de biz süreci devam ettiririz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan daha sonra da AFAD’ın fazlaca daha kuvvetli bir biçimde yoluna devam edeceğini söylemiş oldu.
“Bu profesyonel grubumuzu bu biçimde bir hale getirelim ki bizim stoklarımızı da arttıralım.” söylemiş olduğini de anımsatan Erdoğan, “Buna nereden geldik? Manavgat’ın Kalemli köyündeki o vatandaşımız bizden hani traktörü istedi ya, bizim dedim örneğin traktörlerimiz olsun. 40-50 tane traktör AFAD’ın depolarında bulunsun. Rastgele bir şey olduğu anda biz çabucak oradan onlara anında traktörünü gönderelim. Gerçi bu vakitte bu biçimde bir şeye gereksinim var mı, yok. Niçin, traktör üreten fabrikalardan aslına bakarsanız onun çabucak anında siparişiniz verir alırsınız. Yani onun için beklemeye de gerek yok, hepsinin elinde aslına bakarsanız stokları var, oralardan da bu işi yürütürsünüz fakat derdim öteki, nedir? bu biçimde bir şey olduğunda ‘anında deponda var, depodan alır gönderirsin’ üzere çalışmalarla AFAD’ın profesyonel takımını daha kuvvetli hale getirmek ve rastgele bir afette şurada, burada filan hiç beklemeden olaylara anında müdahale etmek.” tabirlerini kullandı.
“Aşı olmayanlar için kapalı ve toplu alanlara girişlerinde PCR testi üzere yeni uygulamalar olacak mı? bu biçimde bir uygulama yapılacak olursa bunun insan hakları ihlali olacağını düşünen bir kesim de var. Siz nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna Erdoğan, insan hakları ihlali kanısına katılmadığını lisana getirdi.
Devletin bakılırsavinin vatandaşının sıhhatini korumak olduğunu belirten Erdoğan, “Sağlığın korunması için gerekli olan her neyse hastanesinden tut, ilacına varıncaya kadar bunları temindir. Biz bu işleri başardık. Şu anda dünyada bizim sıhhat oluşumunda ulaştığımız noktaya neredeyse ‘benim’ diyen ülkeler ulaşamamıştır.” diye konuştu.
Türkiye’yi kent hastaneleriyle dünyada farklı bir yere taşıdıklarına dikkati çeken Erdoğan, “Kovid-19 salgınıyla çabada elimizdeki en kuvvetli silahımız şu anda aşı. Bunu kabul edeceğiz.” dedi.
Hastalığın ortadan kalkması için toplumun büyük kısmının Kovid-19’a karşı bağışıklık kazanmasının koşul olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bunu ne ile kazanacak? Aşıyla. Onun için de vatandaşlarıma sakın bu oyuna gelmeyin diyorum. Biz toplumumuzun tamamının aşılanmasını istiyoruz. Buna göre de imkanlarımızı seferber ettik. Dağlara kadar hemşirelerimiz çıkıyor, oralarda aşıları yapmaya hazır olduğunu söylüyor. Tüm dünya Kovid denilen hastalığa karşı odaklanmış ve bununla uğraş ediyor. Birfazlaca metot kullanılırken maalesef kimileri da bu işin hala önüne geçmek istiyor lakin biz de herkes üzere kendi aşımızı TURKOVAC olarak geliştirme çalışmalarını sürdürüyoruz ve bu aşılar beşerler üzerinde kullanılmadan evvel güvenlik testlerinden de geçiyor. Bunu her insanın bilmesi lazım. Son günlerde artan olayların aşılanma durumuna baktığımızda görüyoruz ki hastaneye yatanların, ağır bakımlarda tedavisi gerekenlerin ekseriyeti, aşı olmayanlar yahut aşı sürecini tamamlamamış olanlar. Anlıyoruz ki aşısızlar daha fazla hasta oluyor yahut hastalığı daha ağır geçiriyorlar. Tüm vatandaşlarımızı ben Cumhurbaşkanları olarak aşı olmaya bilhassa davet ediyorum.”
“Müjdeyi yıl dolmadan alacağız”
“TURKOVAC aşısı ne vakit kullanılmaya başlanacak?” sorusuna ise Erdoğan, “Şu anda ilgili hastanelerimiz ağır bir biçimde çalışmaya devam ediyor. Şu anda bunun Faz 3 evresindeyiz. sonuçları şu ana kadar çok hoş geliyor. Herbiçimde muştuyu yıl dolmadan alacağız.” cevabını verdi.
“Okullar açılacak mı, bu yıl yüz yüze eğitim olacak mı?” sorusu üzerine ise Erdoğan, Ulusal Eğitim Bakanı’nın değiştiğini anımsattı.
Erdoğan, “Müjdeyi tabi, yeni Ulusal Eğitim Bakanımızdan bu hafta pazartesi günü yapacağımız kabine toplantısında müzakere edeceğiz. Kabine toplantısında kendisi bize sunumunu yapacak ve bu da o bahisler içinde yer alıyor. hem de aşılarla ilgili çalışmalar bir daha bu hususlar içinde yer alıyor. Temennimiz yüz yüze eğitime geçebilmek. Bu bahisle ilgili Mahmut Beyefendi hazırlıklarını bu istikamette yapmışsa ve sahiden ‘Okullarımızı açalım’ diyorsa, biz de kabine olarak bu işe ikna olursak ‘hayırlı olsun’ deriz. Zira çocuklarımız da okullarına hasret kaldılar.” değerlendirmesini yaptı.
“Yeni anayasa çalışmalarımızı yürütüyoruz ve son çalışmayı dün yaptık”
“MHP ile AK Parti içinde yeni anayasa konusunda bir görüş ayrılığı var mı?” sorusu üzerine de Erdoğan, şu sözleri kullandı:
“Biz yeni anayasa çalışmalarımızı yürütüyoruz ve son çalışmayı dün yaptık. Bu ortada işin adeta uyumunu yürüten arkadaşımız bütün son ayrıntıları heyetimizden aldı ve yeniden üzerinde çalışmasını yapacak. Son bir ‘efradını cami ağyarını mani’ diyebileceğimiz hale dönüştürüp heyetimize bir sunum daha yapacak. Bu artık işi yeterlice eskilerin tabiriyle ‘lübbül lüb’ olacak yani özetin özeti. Bu ortada biz de Cumhur İttifakı’nın bir öteki tarafı olarak, Milliyetçi Hareket Partisi işin başında hazırlıklarını getirmişti. bir daha heyetimiz tarafınca onun üzerinde çalışıldı. Biz de bu çalışmamız da nihayete erdirdikten daha sonra ben Devlet Bey’le bunu yine konuşacağım. Devlet Bey’e bu hazırlığımızı takdim edip bu çalışmamızı hayli daha hoş bir noktaya taşıyalım. birliktece de Meclis’in açılmasından evvel ortamızda bu hazırlığı adeta bitirme noktasına getirmiş olalım. Muhalefet partilerinden de somut anayasa metinlerini bir an evvel milletimizin önüne koymalarını bekliyoruz lakin onlardan da şu biçimde gerçekten bir ele alınıp değerlendirilebilecek bir çalışma görmedik. bu biçimde bir şeyi aslına bakarsanız düşünmüyorlar. Aslında gönül dilek eder ki tüm metinler ortaya çıktıktan daha sonra Meclis çatısı altında bunların müzakeresi yapılsın ve uzlaşma yolu aransın.”
Seçim sistemi ve Seçim Maddesi’ne ait de Erdoğan, “MHP’den arkadaşlarımızla benim belirlediğim partimizden arkadaşlarım bir ortaya geldiler, çalışmalar yaptılar. Bizim görüşümüzle onların görüşünü bir daha bu hafta ortasında biz kendi ortamızda değerlendirdik. Bizim 6-7 kişilik bir heyetimiz var ve Milliyetçi Hareket Partisinden gelen görüşü de alarak bunları birlikte arkadaşlarımızla değerlendirdik. Orada bir yere inşallah varacağız.” dedi.
“Dünyada sürmekte olan siyasi ve ekonomik dönüşümü salgın olumsuz etkiledi”
“Ekonomi ile ilgili önümüzdeki günlerde nasıl bir yol haritası olacak?” sorusunu da Erdoğan, “Bütün bu süreç içerisinde yani salgın boyunca daima takviye paketleri deklare ettik. Dünyada esasen sürmekte olan siyasi ve ekonomik dönüşümü bu salgın olumsuz olarak etkiledi. Ekonomik daralma bu tesirlerden aslında birisi.” diye cevapladı.
Türkiye’nin sıhhat hizmetlerinde olduğu üzere iktisatta de aldığı süratli önlemlerle bu süreci denetimli bir biçimde yürüttüğüne dikkati çeken Erdoğan, şöyleki devam etti:
“Küresel seviyedeki aksiliklere karşın 2020 yılını yüzde 1,8 büyüme ile kapatarak sahiden epeyce kıymetli bir başarıyı ortaya koyduk. Bu yıl birinci çeyrekte yakaladığımız yüzde 7’lik büyüme yılın tamamını çok âlâ bir düzeyde kapatacağımızı habercisidir. İktidarının birinci 18 yıllık devrinde ortalama yüzde 5,1 büyüme oranına ulaşmış bir idare olarak bu muvaffakiyetin bizim için tesadüf olmadığı açıktır. Seyahat olaylarından beri yaşadığımız her hadisede ekonomimiz gaye alındığı biçimde hatta 2018’de direkt açık ve alçakça bir taarruza maruz kaldığımız biçimde biz bu neticeyi ne yaptık? Elde ettik. Salgın koşullarına karşın yıllık ihracatımızın şu anda tüm vakit içinderın rekorunu kırarak 200 milyar dolar eşiğini aşmış olması hayli lakin fazlaca değerli. Sanayi üretimi tarafında ise rastgele bir zahmetimiz bulunmuyor. Turizmde salgın kurallarının el vermesiyle bir arada bir büyük sıçramayı da bu ortada hayata geçirdik. Her ne kadar orman yangınları canımızı acıtmış olsa da turizmdeki bu ivmeyi sürdürmekte kararlıyız.”
Salgından en hayli etkilenen hizmet bölümünün de süratli bir toparlanma ortasında olduğunu aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
“Devlet olarak bugüne kadar direkt yardımlar, hibeler, dayanaklar, teşvikler, ertelemeler yoluyla her bölümden insanımıza 700 milyar liraya yakın bir kaynak aktardık. Önümüzdeki devirde de garip gurabasından esnafına, çiftçisinden sanayicisine kadar muhtaçlık sahibi her bölümün yanında yer almayı sürdüreceğiz. Biz şu yahut bu yolla karşılıksız gelir elde edebilen bir ülke değiliz. Bizim petrol kuyularımız yok? Artık açtık, inşallah bunlar sonuç verdiği andan itibaren durum epey farklı olacak. Kazandığımız her kuruşu alın terimizle çalışarak, uğraşarak, gayret ederek kasamıza koyuyoruz. Biz bu biçimde bir ülkeyiz. Milletimiz zenginleştikçe devletimizin de gelirleri çoğalıyor. ötürüsıyla verdiği hizmetler de artıyor. Bu bakımdan daima birlikte fazlaca çalışarak hem kendimizi tıpkı zamandavletimizi güçlendirecek, amaçlarımıza adım adım yaklaşacağız. Geçtiğimiz 19 yılda ülkemizi nasıl 3 kat büyütmüş ve zenginleştirmişsek inşallah 2023 amaçlarımıza ulaştığımızda yeni ve epeyce daha büyük bir hamleyi hayata geçirmiş olacağız. Bu ortada bakın son işsizlik sayıları geldi. İşsizlik sayılarında ülkemiz hamdolsun yaklaşık 2-2,5 buçuk puan daha düştü. Bu da neyi gösteriyor? İşsizlikte de Türkiye şu anda olumlu istikamette ilerliyor.”
Fındık alım meblağları sorulan Erdoğan, bugüne kadar buğdaydan bakliyata ve çaya kadar bir epeyce eserin alım fiyatlarını deklare ettiklarını, üreticilerin bu fiyatlardan genel olarak mutlu olduklarını gördüklerini söylemiş oldu.
Ayrıyeten kuraklık, sel, yangın üzere felaketlerde ziyan nazarann çiftçiler ve hayvancılıkla uğraşanların ziyanlarını da telafi ettiklerini belirten Erdoğan, fındığın ülkenin en kıymetli üretim ve ihracat kalemlerinden biri olduğunu tabir etti.
Fındığın bilhassa Karadeniz Bölgesi’nde çayın yanı sıra temel geçim kaynağı olduğunu lisana getiren Erdoğan, kelamlarını şu biçimde sürdürdü:
“Her vakit olduğu üzere bu mahsul devrinde de fındık üreticilerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz. Artık sizlerin vasıtasıyla Toprak Mahsulleri Ofisimizin 2021 yılı fındık alım meblağlarını tüm milletimizle, bilhassa de Karadenizli üreticilerimizle paylaşmak istiyorum. Fındık alım fiyatımız yüzde 50 sağlam iç aslına göre, Giresun kalite fındık için kilogram başına 27 lira, levant kalite fındık için ise kilogram başına 26,5 liradır. Yüksek randımanlı fındığa en az 1 lira fazla ödeme yapılacaktır. Ayrıyeten çiftçilerimize verdiğimiz alan bazlı mazot ve gübre dayanağını de kilogramda 2 lira olarak veriyoruz. Kesin olarak fındık meblağları kilogramda 29,5 lira ile 30 lira içinde gerçekleşiyor. Bu fiyatların ülkemize ve üreticilerimize güzel olmasını diliyorum.”
Kamu personelleri toplu mukavelesi
Kamu çalışanlarına yönelik artırımlara ait değerlendirmesi sorulan Erdoğan, 700 bin kamu çalışanını kapsayan kontratın personellere iyi ve bereketli olmasını diledi.
Mukaveleyle, minimum fiyatla 4 bin lira içinde fiyat alan çalışanlara seyyanen 500 lira artırım yapıldığını anımsatan Erdoğan, şunları söylemiş oldu:
“İşçilerimize iyi olmasını diliyorum. En düşük fiyat 4 bin 100 liraya yükseltildi. En düşük fiyat alan personellerin aylıklarında 1217 liralık artış sağlandı. Toplu kontrat kapsamında bulunan kamu çalışanlarının tamamına birinci altı ay için yüzde 12, ikinci altı ay için ise yüzde 5 artı enflasyon farkı olmak üzere fiyat artırımı yapıldı. 4 bin liraya kadar olan personel fiyatlarının artış oranı yüzde 34 oldu. Mukavele kapsamındaki çalışanların tamamında bu oran yüzde 25’e ulaştı. Birinci defa bu mukaveleyle kamuda hizmet artırımı uygulamasına geçilmiş oldu. Bu artırım, yaklaşık yüzde 3’e tekabül ediyor. Mukaveleyle, toplumsal yardım, ek tediye, ikramiyelerle ortalama aylık giyinik fiyat fiyatı 9 bin 66 liraya yükseltilmiş oldu.”
Olimpiyatlar
Türkiye’nin Tokyo Olimpiyat Oyunları’ndaki başarısı sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, adaylık sürecinde Japonya ve Türkiye’nin olimpiyatlara mesken sahipliği konusunda finale kaldığını anımsattı.
O devirde nasibin Tokyo’dan yana olduğunu söz eden Erdoğan, “Bizde kalsaydı bedeli bize epey ağır olurdu. bu biçimde Abe Japonya’nın başındaydı. Kurayı bir arada izledik, bedeli de onlara ağır oldu. Birinci kez Türkiye’nin bu biçimde bir başarısı oluyor. Şu anda bugüne kadar olan tüm olimpiyatların üzerine çıkmış vaziyetteyiz.” diye konuştu.
Salondaki ekranda, boksta olimpiyat şampiyonu olan Busenaz Sürmeneli’nin imgesini nazarann Erdoğan, “Busenaz, Sürmenelidir ha.” sözünü kullandı.
Erdoğan, Mete Gazoz’un okçulukta tarih yazdığını, birinci madalyayı getirdiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Bu her türlü iftiharın üzerinde. Busenaz, bayanlarda birinci kez bize altını getirmiş oldu. İkinci Buse Naz da aslında bize altını getiriyordu. Hakem heyetinde Çakıroğlu’na bir yanlış, haksızlık yaptılar. İki altını da alabilirdik. Gerek Sürmeneli gerek Çakıroğlu altın kızlarımız. Bizim için epeyce değerli bir gelişme de birinci sefer jimnastikte hayli önemli sonuçlar aldık, finale kaldık. Yedi jimnastikçimiz finale kaldı ancak maalesef madalyalara gelince madalyalar da epey sayıda madalya alamadık. Bunun haricinde birinci kere olan karatede daha fazla madalya alabilirdik. Orada da maalesef kıl hissesi kaçırdığımız madalyalar oldu. Demek ki bugüne kadar yaptığımız altyapı yatırımları boşa çıkmadı. Güreşte Yasemin birinci kere bir bayan güreşçimiz olarak bronz madalya aldı. Rıza’nın, Taha’nın bronz alması… Alışılmış onlardan altın bekliyorduk lakin maalesef bronz geldi. ‘Türkiye’nin yeri bu mudur?’ derseniz, hayır. Biz buradan alacağımız dersleri aldık. Artık önümüzde dünya şampiyonası var. Dünya şampiyonasında inanıyorum ki hayli daha farklı sonuçlarla yolumuza devam edeceğiz. Ay yıldızı temsil eden tüm atletlerimiz, gözümüzün bebeği, başımızın tacıdır. Ben hepsiyle iftihar ettim, gurur duydum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, olimpiyat oyunlarında atletlerin maçlarını izleme imkanı olup olmadığının sorulması üzerine, “zaman içindemayı ona göre ayarladık.” dedi.
A Ulusal Bayan Voleybol Grubu’nun da bir muvaffakiyet destanı yazdığını söyleyen Erdoğan, “Belki de şampiyonluk kıl hissesi gitti. Voleybolcularımızı tebrik ediyorum. Ortaya koydukları performans, kolektif muvaffakiyet. Amerika’nın hali ortadaydı. Dünya şampiyonasında kendilerini izleyeceğiz, takip edeceğiz. Muvaffakiyetlerinin artarak devamını diliyoruz. Sırada 2020 Paralimpik Oyunları var. Orada da başarılı olacağımıza inanıyorum.” diye konuştu.
“Tamamıyla hudutlarımız duvarlarla örülüyor”
“Türkiye’nin Afgan göçmenlerle ilgili siyaseti nedir?” sorusu üzerine Erdoğan, Suriye’den, 4 milyona yakın göçmen geldiğini ve bunlardan meslek ve sanat sahibi olan birfazlaca Suriyeli’nin vatandaş olduğunu anımsattı.
Afganistan ile ilgili durumun biraz daha farklı olduğunu belirten Erdoğan, “Şu anda gerek İran kapısından gerek Irak’tan duvarlarımızı önemli oranda yükseltiyoruz. Buralardaki yükselen duvarlar, bu sistemsiz göçün ülkemize girmesini engellemek için. Bu çalışma devam ediyor. Çok da fazla kalmadı. Büsbütün sonlarımız bu surlarla, bu duvarlarla örülüyor.” diye konuştu.
Bu son gelişmelerde Afgan halkının içine düştüğü durumun fazlaca problemli olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları söylemiş oldu:
“Taliban ile bunların yaşadığı şu andaki süreç epey külfetli. Bu hususta da biz kimi çalışmalar yapıyoruz. Nedir? Taliban ile birtakım görüşmelere varıncaya kadar şu anda ilgili kurumlarımız çalışıyor. Hatta tahminen benim bile onların başkanı durumunda olacak olanı kabul etme durumum olabilir. Niçin? Zira bizim bu çeşit şeylerde şayet üst seviyede bunları denetim altına alamazsak, bunlar denetim altına alınamadığı takdirde bu kez Afganistan’daki barışı, sulhu sağlamamız da mümkün olmaz. Artık Afganistan’da bizim adeta soydaşlarımız durumunda olanlarda var. Artık bütün bunlarla bir arada birtakım adımları atıp yanımıza kimleri alabiliriz, onların çalışmasını yapıyoruz. Ben bununla ilgili olarak da örneğin ilgili üst seviye yönetici arkadaşlarımı yurtdışına gönderdim. Tıpkı biçimde Katar ile bu akşam görüşmem oldu. Burada Taliban’ın attığı adımları nerede durdurabiliriz, nerede sulhe yönelik bir adım atarız? Diplomasi söylemiş olduğiniz budur. Her şeyi savaşla, askeri olarak halledeceğiz diye bir şey var mı? Yok. Askeriyenin yahut savaşın geçerli olduğu yer var lakin bir de siyasetin, diplomasinin geçerli olduğu yer var. Benim elim nereye kadar uzanıyorsa yahut benim siyaset anlayışım nereye kadar muvaffak olabilecekse orayı bizim başarmamız lazım. Şu anda Afganistan’da bu pozisyondayız. Afganistan’ı bir kenara itemezsiniz. 35 milyon nüfusu olan bir ülke. Bizim bağlarımızın tarihe dayandığı bir ülke. Bunu bir kenara atmak mümkün değil. Bütün bunlarla birlikte herkes şunu da bilsin ki Türkiye yol geçen hanı değildir. Yani bütün bunları biz ölçüyoruz, biçiyoruz adımımızı da ona göre atıyoruz. Ülkemizde toplumsal medyada birilerinin abarttığı biçimde hudutlarımızdan sistemsiz göç akını, bu da kelam konusu değil. Biz bu duvarları boşuna mı yapıyoruz? Bu surları şu anda boşuna mı örüyoruz? Ağır bir biçimde, üstelik bütün gözetleme kulelerine varıncaya kadar. Yapmakta olduğumuz surlarda bunların hepsi var.”
Türkiye’nin doğu ve güney hudutlarında 2020’de 505 bin 375 yabancının yasa dışı yollarla ülkeye girişinin engellendiğini söz eden Erdoğan, “Biz bunu başarmış bir ülkeyiz.” dedi.
Bu sayının 2021’de 253 bin 300 civarında olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Bunu da başardık. Yakalanan Afgan sistemsiz göçmenlerin kıymetli bir kısmı yetkili kurumlarımız tarafınca yeniden Afganistan’a hudut dışı ediliyor.” sözünü kullandı.
Erdoğan, fiziki güvenlik önlemleri kapsamında İran sonunun 156 kilometrelik kısmına güvenlik duvarı örüldüğünü, 85 kilometrelik duvar çalışmasının ise şu anda devam ettiğini, ayrıyeten 109 kilometrelik kısmın da aydınlatma sistemiyle donatıldığını kaydetti. 79 kilometre boyunca da kamera ve algılayıcı sistemlerin inşa edildiğini bildiren Erdoğan, bu biçimdece sistemsiz göç hareketlerinin daima olarak kamera sistemleriyle izlendiğini belirtti.
Bunun yanında termal kameralarla gece geçişleri önlenirken bununla birlikte İHA’lar vasıtasıyla hudutların denetim altında tutulduğunu anlatan Erdoğan, “Doğu sonumuzun 740 kilometrelik kısmında kullanılacak ve entegre hudut idaresinde kilit rolü olan elektronik kuleler ve haberleşme kulelerinin yüzde 90’ı tamamlandı. Emniyet ve Jandarma tarafınca hudut bölgelerimize ve sistemsiz göç rotası olarak belirlenen bölgelere ek birlikler sevk edilmiştir. Bütün bu önlemleri niçin alıyoruz? İşte bu sistemsiz göçü engellemek için alıyoruz. Lakin birileri de içeride maalesef bu işleri sabun köpürtür üzere, bu palavrayla birlikte bu adımları atıyorlar. Ben de bunu izan, insaf sahibi olan vatandaşıma, halkıma ülkenin Cumhurbaşkanı olarak duyurmuş oluyorum.”
Son vakit içinderdaki sel ve yangınlardan dolayı ağır bir gündem yaşandığını belirten Erdoğan, “Bu orta yangınla uğraşırken bir öbür taraftan da sel felaketiyle karşı karşıya kaldık. Bu sel felaketinde de şu an prestijiyle 1 kaybımız var ancak çabucak hemen aranmakta olan öteki vatandaşlarımız da var. Ancak binalardaki yer yüksekliği bakıyorsunuz 2 kat, birtakım yerlerde 3 katı buluyor, bu biçimde bir felaket. Ne Dereli’deki felaket, ne Rize-Artvin’deki felaket. Bugün Bartın’da, Sinop’ta ve Kastamonu’da olan, onları da aşmış durumda. Bütün bakan arkadaşlarımız, AFAD hepsi şu anda oradalar ve kurumlarımız ile birlikte çalışmalarını devam ettiriyorlar.” tabirlerini kullandı.
Programa gelmedilk evvel felaket bölgesindeki bakanlarla görüştüğünü lisana getiren Erdoğan, “Oralardan ayrılmayacaksınız dedik. Çatı katından ve damlardan helikopterlerimizin kurtardığı beşerler var.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sel bölgesindeki vatandaşlara “Tüm vatandaşlarıma bir şey hatırlatmak istiyorum. Darda, zorda kalmadıkça ulaşıma adeta kapalı sayılabilecek kara yollarını da tercih etmeyin. Zira her an heyelan olabilir, her an o yollardan geçerken bu heyelanlar ile birlikte Allah göstermesin trafik tıkanıklığının ötesinde tehditler olabilir. Bu tehditlerin içerisinde tabi ki can güvenliği olayı var. Onun için nereden yol veriyorlarsa oralardan gitmek en isabetli olacaktır.” diye seslendi.
Orman yangınlarına ait bir soru üzerine de Erdoğan, orman yangınlarının önemli manada denetim altına alındığını söylemiş oldu. Canlı yayın öncesi Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ile yapılan çalışmaların son durumu hakkında görüştüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu biçimde devam etti:
“Bekir Beyefendi ile görüştüm, büyük oranda denetim altına alındığını söylemiş oldu. Yalnızca ‘Bugün Burdur-Bucak’ta yeni bir yangın olayı çıktı lakin denetimimizin altındadır’ dedi. Araç gereç noktasında gerek uçaklarla gerek helikopterlerle gerek bütün itfaiye araçlarımızla, arazözlerle gerçekten farklı bir güce eriştik ve bu gücümüz yangın söndürmedeki muvaffakiyet oranımızı da önemli manada artırdı. Helikopterlerimiz fazlaca fazlaca büyük işlev icra ettiler. Uçaklar epey büyük işlev icra ettiler, ediyorlar. Çok kısa vakitte denizlerden suyu alıp bir daha kısa vakitte söndürme alanına gidebiliyorlar, helikopterlerimiz hakeza o denli. Burada Türkiye yeterli bir yere ulaştı ve bunu arttırarak devam edeceğiz. Birilerinin dediği üzere ‘Ne helikopter gördük, ne uçak gördük’ değil, o denli bir şey yok. Yüzlerce arazöz toprakta dolaşıyor, onlarca helikopter dolaşıyor, birebir biçimde uçaklar dolaşıyor. Yaptıkları sortiler bakıyorsunuz çok fazla.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin tüm bunları görmediğini söz etti.
Yangınların çıkış niçinine ait epeyce çeşitli savların ortaya atıldığı ve terör örgütlerinin işi olabileceği tarafında yorumların yapıldığı anımsatılan Erdoğan, “Şunu epey rahat söyleyebiliriz, olağan olarak yangınların çıkış sebebi olarak bütün ihtimaller üzerinde çıkış anından itibaren durduk ve bunların polisiye olarak araştırmaları yapıldı. Polis teşkilatımızın yaptığı araştırmaların haricinde bilhassa bütün teşkilatımızın oralardaki faaliyetleriyle sanki buralarda bu biçimde bir şey var mı yok mu bunların araştırmaları yapıldı.” değerlendirmesinde bulundu.
Yürüyen soruşturmalarda gözaltına alınanların ve tutuklananların olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunlarla birlikte aldığımız istihbaratlar var. Yani Ulusal İstihbarat Teşkilatımızın verdiği bilgiler var, emniyet istihbaratın verdiği bu noktada bilgiler var fakat şunu biliyoruz ki bunlar içinde ailesinde terör örgütü iltisaklı şahıslar de var.” dedi.
Terör örgütünün sicilinde geçmişte orman yangınları olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Geçen yıl biliyorsunuz Hatay’da bunları yaşadık. Hatay’da yaşadıklarımızın ortasında hakikaten teröristler de çıktı. ‘yaşamını kaybeden vatandaşlarımızdan yanan ormanlarımıza, bal yapan arısından uçan kuşuna, can havliyle buzağısını doğurduktan daha sonra telef olan ineğine kadar yitirdiğimiz her bir canın hesabını soracağız’ dedik.” sözlerini kullandı.
“Manipülasyonun, dezenformasyonun bini bir para”
Buna müsaade edilmemesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, şu biçimde devam etti:
“Yani her şeyi RTÜK ile çözelim. RTÜK neyle uğraşacak? Amerika’da bir Twitter olayı nelere vesile oldu. ‘Bizim Türkiye’de ofisimiz var’ diyor. Palavra söylüyorsun Türkiye’de senin ofisin yok. Türkiye’de senin şu anda nazaranvlendirdiğin elemanın yok. Öyleyse bunlara, bunun bedelini bizim ödetmemiz lazım. Ofisini açacaksın, vergini, her şeyini ödeyeceksin. Açmadığın takdirde de bedelini ödeyeceksin. Bu noktadaki çalışmalarımızı Meclis’in açılmasıyla bir arada farklı istikamette takipçisi olarak yürütmemizin gereğine inanıyorum. Zira kurumlarımızın ve gorevlilerimizin fedakarlıkla yürüttüğü yangınla gayretimize gerçek dışı bilgi ve haberlerle leke sürmeye çalışıyorlar. Manipülasyonun, dezenformasyonun bini bir para. Buna nereye kadar tahammül edeceksin? Bu kadar uğraş, bu kadar kahramanlar ortada canı kıymetine koşacak, bunlar ise bunu söyleyecek. Artık bu yıkıcı faaliyetleri yapanlara bakıyor ve hiç şaşırmıyoruz. Fakat hiç şaşırmadığımız üzere de bunların da diyoruz ki bir bedeli olsun artık.”
Türkiye’ye orman yangınlarıyla uğraş sürecinde verilen milletlerarası takviyelere ait soru üzerine Erdoğan, başta Rusya, Azerbaycan, İran ve ondan sonrasındaki safhada İspanya’nın takviye verdiğini söylemiş oldu.
Ukrayna’nın 3 tane uçak gönderdiğini ve 4 tane helikopterle devreye girdiğini belirten Erdoğan, Kazakistan ve Gürcistan’dan dayanak geldiğini, Moldova, Belarus, Polonya, Avusturya ve Fransa’nın da birer helikopter gönderdiğini kaydetti.
Erdoğan, bu uçak ve helikopterlerin farklı noktalardaki yangınları söndürme çalışmalarında faal olarak kullanıldığını ve işleri önemli manada kolaylaştırdığını tabir etti.
bir daha bu süreçte birfazlaca ülke ve memleketler arası kuruluştan “geçmiş olsun” dileği ile dayanışma iletileri alındığını anımsatan Erdoğan, “Şahsım, milletim ismine bu ülkelere en kalbi hislerle selam, sevgi, hürmetlerimi gönderiyorum.” dedi.
Erdoğan, yangınların denetimi sürecinde kendilerine, “sanatçılar girişimi” ismini veren oluşumun Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni amaç alan açıklamalarını nasıl değerlendirdiği tarafındaki soruya, şu cevabı verdi:
“Bir kulağımdan giriyor, öbür kulağımdan çıkıyor. Onların meslekleri sanat. Hangi sanatsa sanatlarını icra etsinler. Biz de onların muvaffakiyet oranına bakılırsa, onlara hürmet duyalım. Lakin kalkıp da erken seçimmiş, yok bilmem işte şu andaki başkanlık sistemi gerçek değilmiş. Bırak, o iş bizim işimiz. Biz ömrümüzü buna verdik. Anlamazsınız bu işten. Piyanodan anlıyorsan piyanonu çal. Kemaniysen keman çal, dinleyelim. Sazendeysen sazını çal, dinleyelim. Lakin kalkıp da bu işlere burnunu sokma, o iş bizim işimiz.”
“hiç bir dijital mecra hukuktan azade değildir”
“Ekşi Sözlük”te yayımlanan, “halk ayaklanmak için daha ne bekliyor?” bildirisiyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturma başlatmış olduğu tabir edilerek, “Son periyotta bunların gündeme taşınmasının altında öteki bir şey olabilir mi?” sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:
“Şunu bilmemiz lazım hiç bir dijital mecra hukuktan azade değildir. Onlar da gereği üzere bunun bedelini ödeyecektir. Takma isimlerin ardına saklanarak şahıslara iftira, hakaret edilmesine, ulusal manevi pahalara küfredilmesine, ayaklanma davetleri yapılmasına hiçbir biçimde müsaade etmeyiz ve bizim yargı sistemimiz de buna asla müsaade etmez. Bu platformda palavra haber, iftira, terör propagandası, darbe daveti ve ırkçılığın adeta yatağı olmuş vaziyette. Prestij suikastı, maksat gösterme ne ararsan bunlarda var. ötürüsıyla biz de bunların takipçisiyiz. Planlı, programlı olduğu epey bariz olan bu kampanyalarla halkımız daima olarak tahrik edilmeye çalışılıyor. Bir iftira, hakaret ve palavra tezgahı üzere bunlar çalışıyor. İsmi üzerinde ekşi kelamlık. sıradan ekşi.”
“Bizim milletimiz nitekim farklı bir millet”
Manavgat’taki yangının akabinde bölgeye gittiğini hatırlatan Erdoğan, şu biçimde konuştu:
“Kalemli köyüne gittiğimde oradaki yaşlı bir amcanın ağlayışı epey manalıydı. ‘Benim buzağım, ineğim bunlar artık yok. Yandı, telef oldu’ dedi. Amca hiç merak etme biz ‘onların hepsini halledeceğiz’ dedim. ‘Peki, nasıl edeceksiniz benim traktörüm de yandı’ dedi. ‘Onu da halledeceğiz’ dedim. ‘Benim bir tane traktörüm, hem buzağımdı hem ineğimdi’ dedi. Başladı orayla onu kıyas etmeye. Çabucak bak artık bakanımı çağırıyorum, çabucak iki üç gün içerisinde senin traktörün sıfır kilometre gelecek. ‘Gelecek mi’ dedi, gelecek dedim. Biz çabucak üç dört gün içerisinde Sanayi ve Teknoloji Bakanım traktörünü gönderdi. Akabinde biri daha geldi, ‘Benim de yandı, tıpkı vakitte benim 2 tane yandı’ dedi. Onun 2 tane traktörünü de gönderdik. Ama hayli manidar bir şey oldu. Bir tanesi ‘Benim de yandı’ dedi, tamam dedim, seninkini de göndereceğiz. Biz gönderince o ne dese beğenirsiniz baktı ki 0 kilometre traktör, ‘Ben bunu almam. Traktörümü kullanabilirim daha. Ben onunla devam edeceğim, devletime teşekkür ediyorum. Ben bunu alamam’ dedi. Bizim milletimiz hakikaten farklı bir millet. Yani onu kendisine reva görmedi, ‘Yok, ben mevcut traktörümle çalışırım’ dedi.”
Erdoğan, devam eden soruşturmalarda ulaşılan sonuçları vatandaşlarla paylaşacaklarını kaydetti.
“Ülkemiz yangınlarla çabada 2 asra yaklaşan kurumsal bir deneyime sahip”
“Yangınla uğraş sürecinde nasıl bir kriz idaresi sergilendiği” ve “yangına müdahalede yetersiz kalındığı istikametindeki tenkitlere ait görüşü” sorulan Erdoğan, “Ülkemiz yangınlarla çabada 2 asra yaklaşan kurumsal bir deneyime sahip. Bunun yanı sıra her türlü teknolojik altyapıya da sahip.” dedi.
Orman yangınlarıyla çabanın, Orman Genel Müdürlüğünce her yıl hazırlanan Yangın Aksiyon Planları kapsamında Yangın İdare Merkezi’nden sevk ve yönetim edildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 19 yılda yangınlarla gayret kapsamında kara ve hava araçlarını yenilediklerini, sayılarını artırdıklarını aktardı.
Karada yangınla gayrette fazlaca değerli yere sahip olan arazöz sayısını yüzde 70 artırarak, 1078’e çıkardıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Araç parkında olmayan ve su ikmal araçlarından 281 tane daha aldık. Yangınlara anında müdahale için 2 bin 270 birinci müdahale aracı aldık. İş makinesi parkımızı yüzde 125 büyüterek 682’ye çıkardık. Yangınla çaba hava filomuzu ise epeyce daha verimli hale getirdik. Yangın söndürme uçaklarımızın su atma kapasitesi artırıldı. Burada olağan ki kiralama yollarına da gittik. Bunun yanında dost ülkelerden, sağ olsunlar ayrıyeten dayanaklar geldi.” bilgisini verdi.
Ülke coğrafyasındaki yangınları söndürmede en değerli hava aracı olan helikopter sayısının 2002’de 18 olduğunu, bu sayısı bu yıl 39’a ulaştırdıklarını belirten Erdoğan, yangınlar sırasında öteki ülkelerden gelen dayanaklarla helikopter sayısının daha da arttığına işaret etti. Erdoğan, “Hemen anında talep ettik, talep ettiğimiz ülkelerden sağ olsun çabucak gönderen Azerbaycan üzere, İran üzere ülkeler oldu. Onların gönderdiği helikopterlerle helikopter sayımız önemli manada arttı ve bu helikopterlerle de sahiden epey önemli işler gördük. Zira helikopterle, hazırladığımız helikopter havuzlarından su alabiliyorsunuz ve istediğiniz yere onlarla inebiliyorsunuz, bu avantajınız var.” diye konuştu.
“Önümüzdeki yıl tahminen kendimize ilişkin uçağımızı satın alacağız”
Uçakla her yerden su alınamadığına dikkati çeken Erdoğan, şöyleki devam etti:
“Uçakla fakat denizlerden alıyorsunuz lakin mühleti epey yeterli. Bakıyorsunuz 10 saniyede çabucak dalıyor suyunu alıyor ve çabucak yangın alanına suyunu boşaltıyor. O da bir daha kısa bir süre, uzun sürmüyor, epeyce kısa müddette iş görüyor. Bunlardan, mesela Rusya’dan 3 tane aldık bu süreç içerisinde. Artık tahminen önümüzdeki yıl daha farklı kimi fikirlerimiz var. Tahminen onun üzerinde ayrıyeten duracağız. Örneğin diyelim ki önümüzdeki yıl tahminen kendimizi ilişkin uçağımızı satın alacağız ve bunları satın almak suretiyle bunların ortasında epey gayeli olanlar da var. Onlar üzerinde görüşmelerimizi arkadaşlarımız yürütecekler ve bunlarla birlikte de biz itfaiye noktasındaki takımımızı, filomuzu epey daha kuvvetli hale getirmiş olacağız.”
Türkiye’nin şu anda dünyada yangına en kısa müddette müdahale eden ülke pozisyonuna geldiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bakın Amerika’da, Kanada’da, Rusya’daki, Rusya bu noktada fazlaca kuvvetli ekipmanlara sahip, ama bakın birfazlaca yeri şu anda hala çözemediler, halledemediler bu biçimde kahırlar yaşanıyor. Yangınlarda birinci kere kullanmaya başladığımız insansız hava araçları yardımıyla birinci müdahale müddetimizi de 12 dakikaya indirdik. Bu yıl yangın takviye sistemini de devreye aldık, bu da bize başka bir güç kattı. Bu sayede yangının şiddetini, tarafını, risk altında olan yerleşim yerleri ve sanayi tesislerinin durumunu saniyeler ortasında hesaplayarak anlık çıktıları alabiliyoruz. Örneğin termik santraller bizim için en büyük felaket noktalarıydı. Termik santrallerde olaya müdahale imkanını hayli hızla yakaladık. Hem etrafını açmak suretiyle oradaki yangını söndürmeyi rahatladık tıpkı vakitte oradaki işçisi boşaltma noktasında attığımız adımlar takdire şayandı.”
Yangınlara müdahalede “yetersiz kalındığına” yönelik tenkitlere ait görüşleri sorulan Erdoğan, “Gözü var görmez, kulağı var duymaz, hani her şey dört dörtlüktür diye bir savın ortasında olamam lakin şöyleki bir gerçek var yangınla gayret ediyorsunuz, yangınla çaba ederken bütün imkanları seferber ediyorsunuz.” dedi.
Yangının ortasından çıkan itfaiyeciyi hatırlatan Erdoğan, “Yetersiz kalmak, bunu neyle izah edeceksin, bu yetersiz kalmanın tarifi nedir? 6 tane bakanım benim her an orada oldu, tüm itfaiye takımlarımız orada oldu, bunun yanında tüm kurumlarımız, AFAD’ı, Kızılay’ı ile orada oldu, bakan yardımcılarım tıpkı biçimde orada oldu. Pekala bunu söyleyenler sanki kendileri bunu nereden izlediler?” diye konuştu.
Yangında birinci kez kullanılmaya başlanılan insansız hava araçları yardımıyla yangının şiddetini önemli manada düşürdüklerini de anlatan Erdoğan, şöyleki devam etti:
“Bunu söyleyenler sanki buralarda nasıl bir vakit içindema yapıldı, nasıl bu biçimde bir hıza ulaşıldı, bunu biliyorlar mı? Bilmiyorlar. Yalnızca iftira at tutmasa iz bırakır, söylemiş oldukleri iş bu. Ancak biz bütün takımımızla, o kahramanlarımızla burada başarılı olduğumuza inanıyoruz. Hele hele yangınlarla gayrette toplam 18 su atar uçak, 66 helikopter, 9 İHA, bir insansız helikopter, 850 arazöz ve su tankeri, 430 iş makinesi ve yaklaşık 5 bin 250 işçi vazife yaptı, daha ne olacaktı? Bunlar yapıldı.”
Erdoğan, “Yangında konutları yananların meskenleri ne vakit yapılmaya başlanacak? Hayvanlarını kaybeden köylülerin kayıpları ne vakit telafi edecek? Esnafın, sanatkarın bir daha ezaları var onlar için bir şey düşünülüyor mu, bir önlem paketi kelam konusu olacak mı?” formundaki soruya, yangının birinci günü çabucak ziyan tespit komitelerini devreye soktuklarını ve bunların valilerin başkanlığında çalışmalarını başlattıklarını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim programımız bir ay içerisinde inşaatların başlatılmasıyla alakalı talimatın verilmesiydi. Ve bu bahiste TOKİ işini yüklendi ve hızla 1 ay içerisinde inşaatlarımıza başlayacağız. Amaç, 1 yıl içerisinde de bu inşaatları bitirmek. 1 yılın sonunda, o yangınların olduğu bölgede yanan konutları, en uygun biçimde, en uygun yerlerde yapıp bitirmek. Bu bahis ile ilgili olarak da şu anda Etraf Şehircilik Bakanlığımız adımlarını atmış vaziyette, hatta peyderpey başlamış vaziyette. Hızla her bölge, nerede yangın olduysa oralarda bu adımlarımızı atıyoruz ve birinci yılın sonunda da inşallah bu konutların teslimine başlayacağız.” sözlerini kullandı.
Ahırlarıyla birlikte yapılacak konutların planlamasının da Etraf ve Şehircilik Bakanlığınca yapıldığını anlatan Erdoğan, “Bu mevzuyla ilgili de birinci etapta yalnızca 50 milyon buna ayrılmış vaziyette, ama ‘Ben kiraya çıkabilirim’, ‘Ben konut bulabilirim’ şayet bu çeşit talepler var ise bu çeşit talebi olanlara da kirasını vermek suretiyle buralara çıkabilirler.” dedi.
Kimi vatandaşların akrabalarına gidebileceğini dediğini anlatan Erdoğan, “Takdiriniz her neyse, ancak kiraya çıkmak istiyorsan biz kiranızı vereceğiz, kiraya da çıkabilirsiniz ve mobilyasını, A’dan Z’ye beyaz eşyasını hepsini de almak suretiyle onları oralara yerleştirmekte kararlı olduğumuzu kendilerine söz ettik.” dedi.
“Son yangınlardan daha sonra bu bölgelerde süratle ağaçlandırma faaliyetlerine başlayacağız”
Yanan alanların imara açılması argümanlarına ait tartışmalara dair görüşleri sorulan Erdoğan, Anayasa’nın 169’uncu unsurunda epeyce açık biçimde “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir” sözü olduğunu hatırlatarak, “Orada bir yapılanmaya falan gidemezsiniz, bu yerlerde diğer çeşit tarım ve hayvancılık da yapılamaz. Yanan orman alanlarının bugüne kadar nasıl bir daha ağaçlandırdığımız ortada. Son yangınlardan daha sonra bu bölgelerde süratle ağaçlandırma faaliyetlerine başlayacağız.” dedi.
Erdoğan, iktidar oldukları 19 yıllık devirde 5,5 milyar ağaç diktiklerini belirterek, “Bunu bizim iktidarımız yaptı ve hala da birebir kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Yani vatandaşlar bu Bay Kemal’in palavralarına prestij etmesin, yanan ormanlarımız küllerinden bir daha doğacak. Bu alanlar en verimli biçimde ağaçlandırılacak, bir daha orman olacak. Bunların ilgililerine sorun ‘Siz ne kadar ağaç diktiniz, sizin belediyeleriniz ne kadar ağaç dikti? Bize bunun karşılığını verin’ deyin.” sözlerini kullandı.
İstanbul Belediye Başkanlığı devrini hatırlatan Erdoğan, belediye başkanlığını CHP’den aldığını ve o devirde kentin kurak olduğunu söylemiş oldu. Kendisi nazaranve geldikten daha sonra şevlerin hepsini hızla yetişmiş ağaçlarla ağaçlandırdıklarını anlatan Erdoğan, şu biçimde konuştu:
“6 ay içerisinde ne olduğuna İstanbullular şaşırdı. aslına bakarsan suyu da yoktu ki İstanbul’un, kurak. Biz geldik suya da kavuşturduk İstanbul’u hamdolsun. Artık burada da bir daha iktidara geldiğimiz günden beri orman varlığımızı artırmaya yönelik çalışmalarımız, yeşil vatanımıza ne kadar büyük bir kıymet verdiğimizi esasen ispatlıyor. Bu mevzudaki başarımız Birleşmiş Milletler Besin ve Tarım Örgütünün Global Orman Kaynakları Kıymetlendirme Raporu’nda da tescillendi. Onlar da bunu tescillediler. Türkiye 2015 yılında orman varlığını artıran ülkeler sıralamasında dünyada 46’ncı sırada iken, 2020 yılında 27’nci sıraya yükseldi. Türkiye en çok ağaçlandırma yapan ülkeler sıralamasında Avrupa’da birinci, dünyada altıncı sırada yer aldı.”
Erdoğan, 2019’da 11 Kasım’ı “Milli Ağaçlandırma Günü” ilan ettiklerini hatırlatarak, bu kapsamda ülkenin dört bir yanında milyonlarca fidanı öğrencilerle birlikte toprakla buluşturduklarını söylemiş oldu.
“Geleceğe Nefes” projesiyle de orman alanlarını genişlettiklerini ve yeni orman alanları oluşturduklarını anımsatan Erdoğan, bunları birebir biçimde devam ettireceklerini söylemiş oldu.
“Türk Hava Kurumu devletin bir kurumu değildir”
Yangınlarda Türk Hava Kurumu tartışması yaşandığı ve CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türk Hava Kurumunu ziyaret ettiği hatırlatılarak, “Türk Hava Kurumu ile ilgili kanılarınız nedir? Orayı bir daha ayağa kaldırmak üzere bir planınız var mı?” diye sorulması üzerine Erdoğan, “Türk Hava Kurumu devletin bir kurumu değildir. Bunu vatandaşlarımız bilmiyor, vatandaşlarımız zannediyorlar ki ‘Türk Hava Kurumu devletin bir kurumudur’, hayır değil. Nasıl çeşitli vakıflar, dernekler vesaireler var ise Türk Hava Kurumu da bunlardan bir tanesi.” dedi.
Erdoğan, Türk Hava Kurumunun elindeki uçaklara dair tartışmanın yeni bir tartışma olmadığının da altını çizerek, birkaç yıl evvel “kurumun elindeki uçakların yetersiz olduğunu, Türk Hava Kurumunun mezarlığa döndüğünü ve mevcut yapısıyla bir yere varılmayacağını” dediğini hatırlattı.
Orayı bir ziyaretinde bu hali gördüğünü anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Türk Hava Kurumu yetkilileri gerekli adımları atmadığı üzere çalışır durumdaki uçakların da bakımını yaptırmayarak, hepsini adeta çürümeye terk etmişler. Yani oran prestijiyle bu biçimde, örneğin bunların 3 tanesi hani ‘pert’ diyoruz ya araçlarda filan, bunların da 3 tanesi pert, 6 tanesi ‘eh’ bu biçimde bir durumda. Türk Hava Kurumu 1985’ten itibaren orman yönetimine yangın söndürme hizmeti vermiş yani tedarikçi bir kurum olarak hizmet vermiş ve bunun için de karşılığında epey önemli bedeller devletten, Tarım Orman Bakanlığından almış. Ancak filosunu genişletme, mevcut uçaklarını modernize etme bu biçimde bir kederi olmamış. Pekala o devirde de kurumun ardında kim vardı? CHP zihniyeti vardı ve bu biçimde bir adım atmadılar. Artık çıkmış, ‘Türk Hava Kurumunu çalıştırmıyor’ diyorlar. Türk Hava Kurumunu çalışamaz hale getiren sizsiniz, uçakların bakımını yaptırmayan kurumun eski yöneticileridir. Kurumun finansal düşüncesi sebebiyle bu bakım ve tamirat gereksinimi giderilemediği için uçaklar halihazırda bile uçuşa elverişli değil ve hayli daha açık, net konuşuyorum, kurumun içine düştüğü durumu, kurumu bu hale getirenlerin kara propagandaları ile hükümete yöneltme gayretlerini doğrusu ben şaşkınlıkla izliyorum. Dürüst olun, samimi olun. Geçmişine baktığımız vakit Türk Hava Kurumunun orada aslına bakarsanız CHP zihniyetini nazaranceksiniz.”
“Geleceğe ait biroldukca raporda afetlerin, marjinal hava hareketlerinin epey olacağı bunun da gündelik hayatı epey etkileyeceği söz ediliyor. Önümüzdeki periyotta bu tabir edilen bu gerçekler yaşanacaksa yeni önlemler almak gerekir mi? Örneğin bir Afet Bakanlığı üzere bir müddetç kelam konusu olabilir mi?” halindeki soruya ise Erdoğan, şu karşılığı verdi:
“Bakanlık söylemiş olduğiniz vakit fazlaca büyük işler yapar manasına gelmez. Kıymetli olan kurumların epeyce kuvvetli olması. Şu anda AFAD bizim yani adeta bir bakanlık üzere çalışır biçimde. Nereye bağlı? İçişleri Bakanlığına bağlı. İdare, grup kuvvetli olduğu vakit AFAD’la epeyce şeyleri yapabiliyorsunuz ve cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte bu durumları biz düşündük. Tarım, orman, su örneğin tek çatı altında yönetilmeye başlandı. Gerçek planlama ve idarenin tek elden yapılıp, koordine edilmesi hedefiyle bu çerçevede de bu sürece devam ediyoruz. Artık buradan biz aslına bakarsan bu işi yürütüyoruz, görüyoruz rastgele bir sorunumuz yok. ötürüsıyla rastgele bir dert da olmadığına bakılırsa, şu anda tarım, orman, hayvancılık bu işi başarılı bir biçimde sürdürdüğüne nazaran, AFAD kurum olarak başarılı bir idare biçimi ortaya koyduğuna göre yapılması gereken ne olur bundan daha sonra, şayet bizim araç, gereç vesaire üzere takım gereksinimlerimiz olması halinde onlarla bunu destek ederiz ve destek etmek suretiyle de biz süreci devam ettiririz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan daha sonra da AFAD’ın fazlaca daha kuvvetli bir biçimde yoluna devam edeceğini söylemiş oldu.
“Bu profesyonel grubumuzu bu biçimde bir hale getirelim ki bizim stoklarımızı da arttıralım.” söylemiş olduğini de anımsatan Erdoğan, “Buna nereden geldik? Manavgat’ın Kalemli köyündeki o vatandaşımız bizden hani traktörü istedi ya, bizim dedim örneğin traktörlerimiz olsun. 40-50 tane traktör AFAD’ın depolarında bulunsun. Rastgele bir şey olduğu anda biz çabucak oradan onlara anında traktörünü gönderelim. Gerçi bu vakitte bu biçimde bir şeye gereksinim var mı, yok. Niçin, traktör üreten fabrikalardan aslına bakarsanız onun çabucak anında siparişiniz verir alırsınız. Yani onun için beklemeye de gerek yok, hepsinin elinde aslına bakarsanız stokları var, oralardan da bu işi yürütürsünüz fakat derdim öteki, nedir? bu biçimde bir şey olduğunda ‘anında deponda var, depodan alır gönderirsin’ üzere çalışmalarla AFAD’ın profesyonel takımını daha kuvvetli hale getirmek ve rastgele bir afette şurada, burada filan hiç beklemeden olaylara anında müdahale etmek.” tabirlerini kullandı.
“Aşı olmayanlar için kapalı ve toplu alanlara girişlerinde PCR testi üzere yeni uygulamalar olacak mı? bu biçimde bir uygulama yapılacak olursa bunun insan hakları ihlali olacağını düşünen bir kesim de var. Siz nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna Erdoğan, insan hakları ihlali kanısına katılmadığını lisana getirdi.
Devletin bakılırsavinin vatandaşının sıhhatini korumak olduğunu belirten Erdoğan, “Sağlığın korunması için gerekli olan her neyse hastanesinden tut, ilacına varıncaya kadar bunları temindir. Biz bu işleri başardık. Şu anda dünyada bizim sıhhat oluşumunda ulaştığımız noktaya neredeyse ‘benim’ diyen ülkeler ulaşamamıştır.” diye konuştu.
Türkiye’yi kent hastaneleriyle dünyada farklı bir yere taşıdıklarına dikkati çeken Erdoğan, “Kovid-19 salgınıyla çabada elimizdeki en kuvvetli silahımız şu anda aşı. Bunu kabul edeceğiz.” dedi.
Hastalığın ortadan kalkması için toplumun büyük kısmının Kovid-19’a karşı bağışıklık kazanmasının koşul olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bunu ne ile kazanacak? Aşıyla. Onun için de vatandaşlarıma sakın bu oyuna gelmeyin diyorum. Biz toplumumuzun tamamının aşılanmasını istiyoruz. Buna göre de imkanlarımızı seferber ettik. Dağlara kadar hemşirelerimiz çıkıyor, oralarda aşıları yapmaya hazır olduğunu söylüyor. Tüm dünya Kovid denilen hastalığa karşı odaklanmış ve bununla uğraş ediyor. Birfazlaca metot kullanılırken maalesef kimileri da bu işin hala önüne geçmek istiyor lakin biz de herkes üzere kendi aşımızı TURKOVAC olarak geliştirme çalışmalarını sürdürüyoruz ve bu aşılar beşerler üzerinde kullanılmadan evvel güvenlik testlerinden de geçiyor. Bunu her insanın bilmesi lazım. Son günlerde artan olayların aşılanma durumuna baktığımızda görüyoruz ki hastaneye yatanların, ağır bakımlarda tedavisi gerekenlerin ekseriyeti, aşı olmayanlar yahut aşı sürecini tamamlamamış olanlar. Anlıyoruz ki aşısızlar daha fazla hasta oluyor yahut hastalığı daha ağır geçiriyorlar. Tüm vatandaşlarımızı ben Cumhurbaşkanları olarak aşı olmaya bilhassa davet ediyorum.”
“Müjdeyi yıl dolmadan alacağız”
“TURKOVAC aşısı ne vakit kullanılmaya başlanacak?” sorusuna ise Erdoğan, “Şu anda ilgili hastanelerimiz ağır bir biçimde çalışmaya devam ediyor. Şu anda bunun Faz 3 evresindeyiz. sonuçları şu ana kadar çok hoş geliyor. Herbiçimde muştuyu yıl dolmadan alacağız.” cevabını verdi.
“Okullar açılacak mı, bu yıl yüz yüze eğitim olacak mı?” sorusu üzerine ise Erdoğan, Ulusal Eğitim Bakanı’nın değiştiğini anımsattı.
Erdoğan, “Müjdeyi tabi, yeni Ulusal Eğitim Bakanımızdan bu hafta pazartesi günü yapacağımız kabine toplantısında müzakere edeceğiz. Kabine toplantısında kendisi bize sunumunu yapacak ve bu da o bahisler içinde yer alıyor. hem de aşılarla ilgili çalışmalar bir daha bu hususlar içinde yer alıyor. Temennimiz yüz yüze eğitime geçebilmek. Bu bahisle ilgili Mahmut Beyefendi hazırlıklarını bu istikamette yapmışsa ve sahiden ‘Okullarımızı açalım’ diyorsa, biz de kabine olarak bu işe ikna olursak ‘hayırlı olsun’ deriz. Zira çocuklarımız da okullarına hasret kaldılar.” değerlendirmesini yaptı.
“Yeni anayasa çalışmalarımızı yürütüyoruz ve son çalışmayı dün yaptık”
“MHP ile AK Parti içinde yeni anayasa konusunda bir görüş ayrılığı var mı?” sorusu üzerine de Erdoğan, şu sözleri kullandı:
“Biz yeni anayasa çalışmalarımızı yürütüyoruz ve son çalışmayı dün yaptık. Bu ortada işin adeta uyumunu yürüten arkadaşımız bütün son ayrıntıları heyetimizden aldı ve yeniden üzerinde çalışmasını yapacak. Son bir ‘efradını cami ağyarını mani’ diyebileceğimiz hale dönüştürüp heyetimize bir sunum daha yapacak. Bu artık işi yeterlice eskilerin tabiriyle ‘lübbül lüb’ olacak yani özetin özeti. Bu ortada biz de Cumhur İttifakı’nın bir öteki tarafı olarak, Milliyetçi Hareket Partisi işin başında hazırlıklarını getirmişti. bir daha heyetimiz tarafınca onun üzerinde çalışıldı. Biz de bu çalışmamız da nihayete erdirdikten daha sonra ben Devlet Bey’le bunu yine konuşacağım. Devlet Bey’e bu hazırlığımızı takdim edip bu çalışmamızı hayli daha hoş bir noktaya taşıyalım. birliktece de Meclis’in açılmasından evvel ortamızda bu hazırlığı adeta bitirme noktasına getirmiş olalım. Muhalefet partilerinden de somut anayasa metinlerini bir an evvel milletimizin önüne koymalarını bekliyoruz lakin onlardan da şu biçimde gerçekten bir ele alınıp değerlendirilebilecek bir çalışma görmedik. bu biçimde bir şeyi aslına bakarsanız düşünmüyorlar. Aslında gönül dilek eder ki tüm metinler ortaya çıktıktan daha sonra Meclis çatısı altında bunların müzakeresi yapılsın ve uzlaşma yolu aransın.”
Seçim sistemi ve Seçim Maddesi’ne ait de Erdoğan, “MHP’den arkadaşlarımızla benim belirlediğim partimizden arkadaşlarım bir ortaya geldiler, çalışmalar yaptılar. Bizim görüşümüzle onların görüşünü bir daha bu hafta ortasında biz kendi ortamızda değerlendirdik. Bizim 6-7 kişilik bir heyetimiz var ve Milliyetçi Hareket Partisinden gelen görüşü de alarak bunları birlikte arkadaşlarımızla değerlendirdik. Orada bir yere inşallah varacağız.” dedi.
“Dünyada sürmekte olan siyasi ve ekonomik dönüşümü salgın olumsuz etkiledi”
“Ekonomi ile ilgili önümüzdeki günlerde nasıl bir yol haritası olacak?” sorusunu da Erdoğan, “Bütün bu süreç içerisinde yani salgın boyunca daima takviye paketleri deklare ettik. Dünyada esasen sürmekte olan siyasi ve ekonomik dönüşümü bu salgın olumsuz olarak etkiledi. Ekonomik daralma bu tesirlerden aslında birisi.” diye cevapladı.
Türkiye’nin sıhhat hizmetlerinde olduğu üzere iktisatta de aldığı süratli önlemlerle bu süreci denetimli bir biçimde yürüttüğüne dikkati çeken Erdoğan, şöyleki devam etti:
“Küresel seviyedeki aksiliklere karşın 2020 yılını yüzde 1,8 büyüme ile kapatarak sahiden epeyce kıymetli bir başarıyı ortaya koyduk. Bu yıl birinci çeyrekte yakaladığımız yüzde 7’lik büyüme yılın tamamını çok âlâ bir düzeyde kapatacağımızı habercisidir. İktidarının birinci 18 yıllık devrinde ortalama yüzde 5,1 büyüme oranına ulaşmış bir idare olarak bu muvaffakiyetin bizim için tesadüf olmadığı açıktır. Seyahat olaylarından beri yaşadığımız her hadisede ekonomimiz gaye alındığı biçimde hatta 2018’de direkt açık ve alçakça bir taarruza maruz kaldığımız biçimde biz bu neticeyi ne yaptık? Elde ettik. Salgın koşullarına karşın yıllık ihracatımızın şu anda tüm vakit içinderın rekorunu kırarak 200 milyar dolar eşiğini aşmış olması hayli lakin fazlaca değerli. Sanayi üretimi tarafında ise rastgele bir zahmetimiz bulunmuyor. Turizmde salgın kurallarının el vermesiyle bir arada bir büyük sıçramayı da bu ortada hayata geçirdik. Her ne kadar orman yangınları canımızı acıtmış olsa da turizmdeki bu ivmeyi sürdürmekte kararlıyız.”
Salgından en hayli etkilenen hizmet bölümünün de süratli bir toparlanma ortasında olduğunu aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
“Devlet olarak bugüne kadar direkt yardımlar, hibeler, dayanaklar, teşvikler, ertelemeler yoluyla her bölümden insanımıza 700 milyar liraya yakın bir kaynak aktardık. Önümüzdeki devirde de garip gurabasından esnafına, çiftçisinden sanayicisine kadar muhtaçlık sahibi her bölümün yanında yer almayı sürdüreceğiz. Biz şu yahut bu yolla karşılıksız gelir elde edebilen bir ülke değiliz. Bizim petrol kuyularımız yok? Artık açtık, inşallah bunlar sonuç verdiği andan itibaren durum epey farklı olacak. Kazandığımız her kuruşu alın terimizle çalışarak, uğraşarak, gayret ederek kasamıza koyuyoruz. Biz bu biçimde bir ülkeyiz. Milletimiz zenginleştikçe devletimizin de gelirleri çoğalıyor. ötürüsıyla verdiği hizmetler de artıyor. Bu bakımdan daima birlikte fazlaca çalışarak hem kendimizi tıpkı zamandavletimizi güçlendirecek, amaçlarımıza adım adım yaklaşacağız. Geçtiğimiz 19 yılda ülkemizi nasıl 3 kat büyütmüş ve zenginleştirmişsek inşallah 2023 amaçlarımıza ulaştığımızda yeni ve epeyce daha büyük bir hamleyi hayata geçirmiş olacağız. Bu ortada bakın son işsizlik sayıları geldi. İşsizlik sayılarında ülkemiz hamdolsun yaklaşık 2-2,5 buçuk puan daha düştü. Bu da neyi gösteriyor? İşsizlikte de Türkiye şu anda olumlu istikamette ilerliyor.”
Fındık alım meblağları sorulan Erdoğan, bugüne kadar buğdaydan bakliyata ve çaya kadar bir epeyce eserin alım fiyatlarını deklare ettiklarını, üreticilerin bu fiyatlardan genel olarak mutlu olduklarını gördüklerini söylemiş oldu.
Ayrıyeten kuraklık, sel, yangın üzere felaketlerde ziyan nazarann çiftçiler ve hayvancılıkla uğraşanların ziyanlarını da telafi ettiklerini belirten Erdoğan, fındığın ülkenin en kıymetli üretim ve ihracat kalemlerinden biri olduğunu tabir etti.
Fındığın bilhassa Karadeniz Bölgesi’nde çayın yanı sıra temel geçim kaynağı olduğunu lisana getiren Erdoğan, kelamlarını şu biçimde sürdürdü:
“Her vakit olduğu üzere bu mahsul devrinde de fındık üreticilerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz. Artık sizlerin vasıtasıyla Toprak Mahsulleri Ofisimizin 2021 yılı fındık alım meblağlarını tüm milletimizle, bilhassa de Karadenizli üreticilerimizle paylaşmak istiyorum. Fındık alım fiyatımız yüzde 50 sağlam iç aslına göre, Giresun kalite fındık için kilogram başına 27 lira, levant kalite fındık için ise kilogram başına 26,5 liradır. Yüksek randımanlı fındığa en az 1 lira fazla ödeme yapılacaktır. Ayrıyeten çiftçilerimize verdiğimiz alan bazlı mazot ve gübre dayanağını de kilogramda 2 lira olarak veriyoruz. Kesin olarak fındık meblağları kilogramda 29,5 lira ile 30 lira içinde gerçekleşiyor. Bu fiyatların ülkemize ve üreticilerimize güzel olmasını diliyorum.”
Kamu personelleri toplu mukavelesi
Kamu çalışanlarına yönelik artırımlara ait değerlendirmesi sorulan Erdoğan, 700 bin kamu çalışanını kapsayan kontratın personellere iyi ve bereketli olmasını diledi.
Mukaveleyle, minimum fiyatla 4 bin lira içinde fiyat alan çalışanlara seyyanen 500 lira artırım yapıldığını anımsatan Erdoğan, şunları söylemiş oldu:
“İşçilerimize iyi olmasını diliyorum. En düşük fiyat 4 bin 100 liraya yükseltildi. En düşük fiyat alan personellerin aylıklarında 1217 liralık artış sağlandı. Toplu kontrat kapsamında bulunan kamu çalışanlarının tamamına birinci altı ay için yüzde 12, ikinci altı ay için ise yüzde 5 artı enflasyon farkı olmak üzere fiyat artırımı yapıldı. 4 bin liraya kadar olan personel fiyatlarının artış oranı yüzde 34 oldu. Mukavele kapsamındaki çalışanların tamamında bu oran yüzde 25’e ulaştı. Birinci defa bu mukaveleyle kamuda hizmet artırımı uygulamasına geçilmiş oldu. Bu artırım, yaklaşık yüzde 3’e tekabül ediyor. Mukaveleyle, toplumsal yardım, ek tediye, ikramiyelerle ortalama aylık giyinik fiyat fiyatı 9 bin 66 liraya yükseltilmiş oldu.”
Olimpiyatlar
Türkiye’nin Tokyo Olimpiyat Oyunları’ndaki başarısı sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, adaylık sürecinde Japonya ve Türkiye’nin olimpiyatlara mesken sahipliği konusunda finale kaldığını anımsattı.
O devirde nasibin Tokyo’dan yana olduğunu söz eden Erdoğan, “Bizde kalsaydı bedeli bize epey ağır olurdu. bu biçimde Abe Japonya’nın başındaydı. Kurayı bir arada izledik, bedeli de onlara ağır oldu. Birinci kez Türkiye’nin bu biçimde bir başarısı oluyor. Şu anda bugüne kadar olan tüm olimpiyatların üzerine çıkmış vaziyetteyiz.” diye konuştu.
Salondaki ekranda, boksta olimpiyat şampiyonu olan Busenaz Sürmeneli’nin imgesini nazarann Erdoğan, “Busenaz, Sürmenelidir ha.” sözünü kullandı.
Erdoğan, Mete Gazoz’un okçulukta tarih yazdığını, birinci madalyayı getirdiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Bu her türlü iftiharın üzerinde. Busenaz, bayanlarda birinci kez bize altını getirmiş oldu. İkinci Buse Naz da aslında bize altını getiriyordu. Hakem heyetinde Çakıroğlu’na bir yanlış, haksızlık yaptılar. İki altını da alabilirdik. Gerek Sürmeneli gerek Çakıroğlu altın kızlarımız. Bizim için epeyce değerli bir gelişme de birinci sefer jimnastikte hayli önemli sonuçlar aldık, finale kaldık. Yedi jimnastikçimiz finale kaldı ancak maalesef madalyalara gelince madalyalar da epey sayıda madalya alamadık. Bunun haricinde birinci kere olan karatede daha fazla madalya alabilirdik. Orada da maalesef kıl hissesi kaçırdığımız madalyalar oldu. Demek ki bugüne kadar yaptığımız altyapı yatırımları boşa çıkmadı. Güreşte Yasemin birinci kere bir bayan güreşçimiz olarak bronz madalya aldı. Rıza’nın, Taha’nın bronz alması… Alışılmış onlardan altın bekliyorduk lakin maalesef bronz geldi. ‘Türkiye’nin yeri bu mudur?’ derseniz, hayır. Biz buradan alacağımız dersleri aldık. Artık önümüzde dünya şampiyonası var. Dünya şampiyonasında inanıyorum ki hayli daha farklı sonuçlarla yolumuza devam edeceğiz. Ay yıldızı temsil eden tüm atletlerimiz, gözümüzün bebeği, başımızın tacıdır. Ben hepsiyle iftihar ettim, gurur duydum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, olimpiyat oyunlarında atletlerin maçlarını izleme imkanı olup olmadığının sorulması üzerine, “zaman içindemayı ona göre ayarladık.” dedi.
A Ulusal Bayan Voleybol Grubu’nun da bir muvaffakiyet destanı yazdığını söyleyen Erdoğan, “Belki de şampiyonluk kıl hissesi gitti. Voleybolcularımızı tebrik ediyorum. Ortaya koydukları performans, kolektif muvaffakiyet. Amerika’nın hali ortadaydı. Dünya şampiyonasında kendilerini izleyeceğiz, takip edeceğiz. Muvaffakiyetlerinin artarak devamını diliyoruz. Sırada 2020 Paralimpik Oyunları var. Orada da başarılı olacağımıza inanıyorum.” diye konuştu.