Çitlembik kaç yaşında ?

Irem

New member
[color=]Çitlembik Kaç Yaşında? Küresel ve Yerel Bakışlardan Bir Yaş Meselesi[/color]

Selam sevgili forumdaşlar,

Konuya farklı açılardan bakmayı seven biri olarak, bugün sizlerle biraz ilginç, biraz da derin bir soruyu konuşmak istiyorum: “Çitlembik kaç yaşında?”

İlk bakışta bu, botanik bir soru gibi görünebilir. Ama aslında değil. Bu soru, kökleriyle geçmişe, dallarıyla bugüne, meyvesiyle geleceğe uzanan bir kültürel sembolün ömrünü sorgulamak gibi. Çitlembik, sadece bir ağaç değil; Anadolu’dan Orta Doğu’ya, Akdeniz’den Afrika’ya kadar uzanan kadim bir hafızanın temsilcisi.

Peki, çitlembik “kaç yaşında” derken, aslında neyi sormuş oluyoruz? Bireysel yaşını mı, kültürel yaşını mı, yoksa insanoğlunun doğayla kurduğu ilişkinin süresini mi? Gelin, bu konuyu hem yerelden hem küreselden, hem doğadan hem insandan yola çıkarak konuşalım.

[color=]Yerel Perspektif: Anadolu’nun Çitlembiği, Köklerin Sesi[/color]

Anadolu coğrafyasında çitlembik ağacı neredeyse her köyde bir hikâyeyle birlikte anılır. Kimine göre çocukların taş atarak meyvesini düşürdüğü, kimine göre gölgesinde dinlenilen bir hatıra ağacıdır. Yüzyıllardır bu topraklarda kök salan çitlembik, aslında sabrın, bereketin ve sürekliliğin sembolüdür.

Birçok yörede “menengiç” olarak da bilinen bu ağaç, kimi zaman kahve yerine içilir, kimi zaman yağıyla şifa kaynağı olur. Ama esas güzelliği, doğayla insanın uyumunu simgelemesindedir. Çitlembik ağacı, hem dağ başında kendi başına büyüyebilir hem de köy meydanında insanların gölgesinde. Bu yönüyle Anadolu insanının direncine, doğayla barışık yaşamına benzer.

Kadınlar açısından çitlembik, çoğu zaman evin ve doğanın bereketini temsil eder. “Her yıl yeniden verir” derler, tıpkı annenin, kadının üretkenliği gibi. Erkekler içinse çitlembik daha çok dayanıklılığın, köklülüğün bir simgesidir. Kadın, bu ağacın yaşam döngüsünde duygusal ve toplumsal bağlara odaklanırken; erkek, ağacın ömrüne, dayanma gücüne, kök derinliğine vurgu yapar. Böylece aynı ağaç, iki farklı bakışla iki farklı hikâyeye dönüşür.

[color=]Küresel Perspektif: Farklı Kültürlerde Çitlembik ve Doğanın Hafızası[/color]

Dünya genelinde çitlembik ağacı (Celtis australis), Akdeniz havzasından Hindistan’a kadar uzanan geniş bir alanda yetişir. Bu ağacın adı her dilde başka bir çağrışım taşır.

İspanya’da “almez” olarak bilinir; orada uzun ömürlü ağaçlar genellikle bilgelik ve istikrar sembolüdür. Çin kültüründe benzer türdeki ağaçlar “ataların ruhunu barındıran” canlılar olarak görülür. Afrika’da ise çitlembik benzeri ağaçlar, kabilelerin toplandığı kutsal gölgeliklerdir.

Küresel ölçekte doğa, geçmişle bağ kurmanın evrensel bir aracıdır. Bizim “çitlembik” dediğimiz ağaç, başka kültürlerde başka adlarla ama benzer duygularla yaşar. Her toplum, kendi köklerini bu tür sembollerle tanımlar.

Erkeklerin bu konuda yaklaşımı genellikle “verim” ve “dayanıklılık” merkezlidir. Bir ağacın kaç yıl yaşadığını, nasıl meyve verdiğini, hangi koşullarda büyüdüğünü hesaplarlar. Kadınlar ise aynı ağaca “sofranın bereketi”, “gölgenin huzuru” gibi anlamlar yükler. Bu fark, toplumsal cinsiyet rollerinin kültürel algılara nasıl sirayet ettiğini gösterir.

Bir erkek için çitlembik bir doğa verisidir; bir kadın içinse bir yaşam öyküsüdür.

[color=]Evrensel Dinamikler: Doğa, İnsan ve Sosyal Adalet[/color]

“Çitlembik kaç yaşında?” sorusu, aynı zamanda doğanın sosyal adaletle ilişkisini de gündeme getirir. Çünkü bir ağacın yaşını konuşmak, aslında insanın doğaya ne kadar ömür bıraktığını sorgulamaktır.

Ormanlar kesilirken, kentler betonlaşırken, bin yıllık ağaçların gölgesinde bir anlık huzur bulmak artık bir ayrıcalık haline geliyor.

Toplumsal olarak doğaya yaklaşımda da cinsiyet farkları göze çarpar. Kadınlar, doğayı genellikle yaşamın sürdürülebilirliği ve toplumsal denge üzerinden okurlar. “Ağaç kesilirse kuşlar nereye gider?” diye sorarlar. Erkekler ise daha pratik bir bakışla yaklaşır: “Kesilen ağacın yerine kaç tane dikilmeli?”

Biri duygusal, diğeri çözüm odaklıdır. Ancak her ikisi de değerlidir; biri vicdanı temsil eder, diğeri aklı. Toplum, bu iki dengeyle yaşar.

Çeşitlilik açısından bakarsak, çitlembik ağacı da tıpkı insanlar gibi farklı iklimlerde farklı biçimlerde gelişir. Kimi yerde bodur, kimi yerde devasa olur. Ama her yerde aynı özü taşır: dayanıklılık. Bu, aslında kültürler arası bir ders gibidir. Farklılıklarımız, köklerimizin gücünü azaltmaz; aksine, dünyayı daha zengin kılar.

[color=]Yerelden Evrensele: Çitlembik ve Kültürel Kimlik[/color]

Anadolu’da çitlembik ağacıyla büyüyen biri için o ağaç, çocukluğun kokusudur. Ama aynı ağacın İtalya’da gölgesinde oturan biri için, bu sadece bir manzara unsurudur.

İşte tam burada kültürel kimlik devreye girer.

Yerel kültürler doğayı sadece bir kaynak olarak değil, bir kimlik öğesi olarak görür. “Bizim köyün çitlembiği” ifadesi, aslında toplumsal aidiyetin bir yansımasıdır.

Küresel ölçekteyse, doğa ve kültür arasındaki bağ giderek zayıflıyor. İnsanlar artık “ağaç yaşını” değil, “ağaç verimini” konuşuyor. Kapitalist üretim sistemleri doğayı bir meta haline getirirken, bin yıllık çitlembikler bile “verim dışı” olduğu için yok sayılıyor.

Bu durumda “çitlembik kaç yaşında?” sorusu bir çevre bilinci çağrısına dönüşüyor: Biz doğanın yaşını koruyabiliyor muyuz, yoksa kendi ömrümüzü bile kısaltıyor muyuz?

[color=]Kadın ve Erkek Perspektifleri: Kök ve Dal Arasında Denge[/color]

Kadınlar doğayla daha duygusal, ilişkisel bir bağ kurar. Onlar için çitlembik sadece bir ağaç değil, bir yaşam döngüsüdür. Kadın, doğanın ritmini hisseder; yağmurla ağlar, meyveyle sevinir.

Erkekler ise doğayla mücadele eder; toprağı eker, budar, ölçer, biçer. Onların dünyasında doğa, planlanabilir bir sistemdir. Kadın için doğa bir ruh; erkek için bir düzen.

İkisi birleştiğinde, sürdürülebilir bir yaşam anlayışı doğar.

[color=]Forumdaşlara Davet: Sizin Çitlembiğiniz Kaç Yaşında?[/color]

Şimdi dönüp kendimize soralım: Bizim hayatımızda “çitlembik” neyi temsil ediyor?

Bir köydeki eski bir ağacı mı? Çocukluğunuzda topladığınız meyveleri mi? Yoksa kök salmakla özgür kalmak arasındaki o ince dengeyi mi?

Forumdaşlar, belki sizin mahallenizde de yıllardır duran bir çitlembik ağacı vardır. Belki artık kimse fark etmiyor ama hâlâ oradadır. Peki biz fark ediyor muyuz?

Bu başlık altında, hem doğayla hem kültürle bağımızı konuşalım. Çünkü bir ağacın yaşını bilmek, aslında kendi hikâyemizi hatırlamaktır.

[color=]Son Söz: Çitlembiğin Yaşı, İnsanlığın Hafızasıdır[/color]

Çitlembik ağacı belki 200 yıl yaşar, belki daha fazla. Ama onun gerçek yaşı, bizim hafızamızda ne kadar yer ettiğiyle ölçülür.

Kökleri geçmişte, gövdesi bugünde, dalları gelecektedir.

Tıpkı biz insanlar gibi.

O yüzden belki de “çitlembik kaç yaşında” değil, “biz onunla birlikte kaç yıl yaşadık” diye sormak gerekir.

Çünkü doğa yaşar, insan hatırlarsa.