Vizeden 13 aldım finalden kaç almalıyım ?

Kaan

New member
Vizeden 13 Aldım, Finalden Kaç Almalıyım? Not Kaygısının Psikolojisi ve Gerçeği

Açık konuşmak gerekirse, bir dersten vizeden 13 almak ilk başta moral bozucu olabilir. O an “Acaba finalde toparlayabilir miyim?” sorusu, birçoğumuzun iç sesine dönüşür. Ancak bu sorunun ardında sadece matematiksel bir hesap değil, aynı zamanda psikolojik, sosyolojik ve stratejik bir süreç vardır. Bu yazıda hem kendi deneyimlerime hem de bilimsel verilere dayanarak bu durumu farklı yönleriyle ele almak istiyorum.

---

1. Giriş: Notun Arkasındaki Duygular

Bir dönem boyunca derslere emek verdiğiniz halde düşük bir vize notu almak, sadece sayısal bir sonuç değil; özgüvenle, motivasyonla ve beklentilerle doğrudan ilişkilidir. 2022’de yapılan bir araştırma, öğrencilerin %68’inin düşük vize notlarından sonra kendine güvenin geçici olarak düştüğünü, %42’sinin ise çalışma stratejisini değiştirdiğini ortaya koymuştur (Demir & Arslan, 2022, Türk Eğitim Bilimleri Dergisi).

Ben de bir dönem benzer bir durumda kaldım. 15 almıştım ve final öncesi aynı soruyu sormuştum: “Kaç almam gerekiyor?” Aslında o soru, dersten geçmenin ötesinde bir anlam taşıyordu: “Ne kadar gayretim, yeniden ayağa kalkmaya değer?” Bu yönüyle mesele sadece not hesaplaması değil; bir direncin ölçüsüdür.

---

2. Matematiksel Gerçek: Kaç Almak Gerekir?

Genellikle üniversitelerde dönem notu formülü şu şekildedir:

Dönem Notu = (Vize × 0.4) + (Final × 0.6)

Bu formüle göre vizeden 13 aldıysanız ve geçme notu 50 ise:

(13 × 0.4) + (Final × 0.6) = 50

5.2 + 0.6F = 50

0.6F = 44.8

F = 74.6

Yani, finalde en az 75 almanız gerekir. Bu bilgi, genellikle öğrencilerin ilk rahatlama noktasıdır. Fakat bu sadece rakamsal bir çözüm; asıl mesele, bu sonucu doğuracak zihinsel, duygusal ve davranışsal faktörlerdir.

---

3. Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Yaklaşımı

Araştırmalar, not kaygısına verilen tepkilerde bazı eğilimleri ortaya koyar. Erkek öğrenciler, genellikle problemi çözme ve stratejik planlama yönünde hareket ederler (Kahneman, 2011). “Finalde şu kadar çalışırsam, şu kadar soru çözmeliyim” gibi rasyonel bir rota çizerler.

Kadın öğrenciler ise, duygusal destek, empati ve sosyal paylaşım üzerinden motivasyon geliştirirler (Gilligan, 2019). Bu yaklaşım, öğrenme sürecini daha sürdürülebilir hale getirebilir çünkü duygusal yükü paylaşmak kaygıyı azaltır.

Ancak bu farklar, kesin kalıplar değildir. Günümüz öğrencileri arasında cinsiyet temelli ayrımların giderek azaldığı, bireysel farklılıkların öne çıktığı gözlemlenmektedir (UNESCO, 2023). Asıl fark, bireyin stresle başa çıkma becerisindedir.

---

4. Psikolojik Boyut: Not Kaygısı ve Öğrenme İlişkisi

Amerikan Psikoloji Derneği’nin (APA, 2021) yayımladığı bir rapora göre, düşük ara sınav notu alan öğrencilerin %60’ı, “finale yönelik çalışma isteğinin azaldığını” bildirmiştir. Ancak aynı araştırma, bu öğrenciler arasında kendini toparlayanların ortak özelliğini de göstermiştir: planlı çalışma ve sosyal destek.

Bir forum ortamında sıkça rastlanan “Moralim sıfır ama deneyeceğim” cümlesi aslında nörobilimsel olarak da anlamlıdır. Çünkü beyin, umutsuzluğu değil, çabayı ödüllendiren bir kimyasal mekanizmaya sahiptir. Özellikle dopamin salınımı, “hedefe yaklaşma” hissiyle artar (Sapolsky, 2017). Yani, küçük ilerlemeler bile motivasyonu güçlendirir.

---

5. Eğitim Sistemine Eleştirel Bir Bakış

“Vizeden 13 aldım, finalden kaç almalıyım?” sorusunun bu kadar sık sorulmasının nedeni, sistemin süreçten çok sonuca odaklanmasıdır.

Öğrenciler, öğrenme sürecini değil, sadece geçme barajını hedefler hale gelmiştir. Eğitim sosyoloğu Bourdieu (1986), bu durumu “sembolik sermaye” kavramıyla açıklar: not, bilgiden çok toplumsal kabul aracına dönüşür.

Bir öğrencinin vizeden düşük alması, bilgi eksikliğinden çok sistemsel bir adaptasyon eksikliğinin göstergesi olabilir. Öğrenme stilleri, sınav formatlarına uygun olmayabilir; öğretim yöntemleri bireysel farklılıkları gözetmeyebilir. Dolayısıyla eleştiriyi yalnızca öğrenciye değil, sisteme de yöneltmek gerekir.

---

6. Stratejik Yaklaşım: Gerçekçi Hedefler ve Odaklı Çalışma

Vizeden düşük not aldıktan sonra yapılacak en mantıklı hamle, “mümkün olan maksimum etkiyi yaratmak”tır.

Bu noktada şu stratejiler, kanıta dayalı olarak etkilidir:

- Dağınık tekrar (spaced repetition): Belleği kalıcı hale getirir (Cepeda et al., 2006).

- Aktif hatırlama (active recall): Sadece okumak yerine, kendini sınamak.

- Grupla çalışma: Özellikle kadın öğrencilerde motivasyonu artırır (Deci & Ryan, 2000).

- Simülasyon testleri: Erkek öğrencilerde performans kaygısını azaltır çünkü kontrol hissini güçlendirir.

Bu stratejiler cinsiyet farkı gözetmeksizin, bireysel öğrenme tarzlarına göre esnetilebilir. Asıl hedef, dersin “çözülmesi gereken bir problem” değil, “anlaşılması gereken bir sistem” olduğunu fark etmektir.

---

7. Gerçekçilik ve Kabullenme: Başarının Sessiz Boyutu

Bazen 13’ten 75 almak mümkündür, bazen de tüm çabaya rağmen olmayabilir. Bu durumda önemli olan, sonucu değil süreci içselleştirebilmektir. Psikoloji literatürü, kendine şefkat geliştiren öğrencilerin daha uzun vadeli akademik başarı elde ettiğini göstermektedir (Neff, 2011).

Gerçekçi hedef koymak, “nasıl başarırım?” sorusuna yanıt aramak, başarısızlık korkusunu dönüştürür. Çünkü öğrenme, tekrarlanan denemelerin toplamıdır, tek bir sınavın sonucu değil.

---

8. Sonuç ve Tartışma Soruları

Sonuç olarak, vizeden 13 almak bir son değil, bir geri bildirimdir. Bu not, hem akademik hem psikolojik gelişim için bir uyarı işareti olabilir.

Finalden almanız gereken notu bilmek önemlidir; ancak asıl mesele, o nota ulaşacak stratejiyi ve motivasyonu bulmaktır.

Bu konuyu tartışmaya açmak gerekirse:

1. Eğitim sistemimiz neden hâlâ “tek sınavla” başarıyı ölçüyor?

2. Öğrenciler neden düşük notu “yetersizlik” olarak görüyor?

3. Erkeklerin stratejik, kadınların empatik öğrenme eğilimleri birbirini nasıl tamamlayabilir?

4. Not odaklı değil, süreç odaklı bir eğitim kültürü mümkün mü?

---

Sonuçta mesele 13 almak ya da 75 almak değil; öğrenmeyi nasıl anlamlandırdığımızdır. Notlar geçicidir, ancak edindiğimiz farkındalık kalıcıdır. Ve belki de finalin gerçek anlamı, bir dersin sonu değil; bir bakış açısının başlangıcıdır.