İğneden korkanlara ne denir ?

Melis

New member
İğneden Korkanlara Ne Denir? Bir Hikaye

Herkese merhaba forumdaşlar,

Bugün sizlerle çok özel bir hikaye paylaşmak istiyorum. Hayatımda karşılaştığım en ilginç ve düşündürücü anlardan birine dair… Belki de hepimizin içinde yer alan o korkulara dair… Herkesin bir korkusu vardır, bazılarımız bu korkularla başa çıkabilirken, bazıları onları hayatının parçası haline getirir. Bu hikaye, iğneden korkan bir insanın içsel yolculuğuna dair ve belki de çoğumuzun bu korkuyu anlamamıza yardımcı olabilir. Hadi başlayalım.

Korkuların Başlangıcı: Bir Çocuk, Bir İğne

Çocukken hepimizin küçük korkuları olmuştur. Karanlık, yalnızlık, yüksek sesler… Ama bazı korkular, zamanla daha derinleşir ve bazen bir hayat boyu bizimle kalır. Yaşadığım bir olayda, küçük yaşlardan itibaren iğne fobisi olan birinin hayatını izledim. Adı Cemre’ydi.

Cemre, çocukken bir hastalık nedeniyle bir süre hastaneye gitmek zorunda kaldı. Küçük yaşlarda karşılaştığı iğne korkusu, o kadar derinleşti ki, her tıbbi müdahale ya da doktor ziyaretinde yaşadığı panik, ondan kaçınmazsa zamanla büyüyen bir hal aldı.

Birkaç yıl sonra, Cemre’nin iğne korkusu hala devam ediyordu. Ne zaman hastaneye gitse, o korku dalgası içinde kendisini buluyor, adeta bedenini kontrol edemiyordu. Gözleri korku ile doluyor, ter içinde kalıyordu. Her bir iğne, onun dünyasında bir canavara dönüşüyor, bir kabus gibi karşına çıkıyordu. Bazen öyle anlar oluyordu ki, iğne yapılmadan önce bir önceki hatıraları düşünüyor, gözlerinin önünde o eski karanlık günler beliriyordu.

Ama Cemre bu korkusunun üstesinden gelemeyeceğini düşünüyordu. Her zaman aynı tepkiyi veriyordu: "Bunu başaramam."

Çözüm Arayışında: Bir Erkek, Bir Strateji

Bir gün Cemre, bu korkusuyla yüzleşmek zorunda kaldı. En yakın arkadaşı, Cemre’nin korkusunu çözmeye karar verdi. O, Taner’di. Taner, erkeklerin tipik olarak stratejik ve çözüm odaklı yaklaşımını benimseyen biriydi. Cemre’nin bu korkusunu çözmek için harekete geçmeye karar verdi.

"Bir şekilde bu korkuyu aşmalısın Cemre," dedi Taner. "Bu sadece bir iğne, bunun seni kontrol etmesine izin veremezsin. Senin bedenin, senin zihnin. Korku sadece zihnindekilerden ibaret."

Taner, Cemre’yi önce küçük adımlarla hazırlamaya çalıştı. O gün, Cemre’yi hastaneye götürmedi. Onun yerine, sadece bir tedavi odasında bir iğne varmış gibi davranarak adım adım korkusunu aşmasına yardımcı oldu. Taner’in yaklaşımı çok farklıydı. Her adımda ona destek verdi, sakinleştirici cümleler söyledi, “Sadece derin nefes al. Kendini serbest bırak. Unutma, bu iğne seni incitmeyecek.”

Taner’in çözüm odaklı yaklaşımı gerçekten etkili oldu. Cemre bir süre sonra iğne korkusunu yenmeye başladı. Ama bunu sadece çözümle değil, Taner’in mantıklı ve analitik yaklaşımıyla başardı.

Empati ve İletişim: Bir Kadın, Bir Duygu</color>

Bir başka gün Cemre’nin hikayesine şahit olduğumda, Taner’in stratejik yaklaşımının işe yaradığını gördüm. Ama bir gün, Cemre’nin hikayesinin bir başka yönünü keşfettim. Bu sefer yanına bir kadın, Elif’i almıştı. Elif, duygusal zekası yüksek, empatik ve ilişkisel bir yaklaşım sergileyen bir insandı.

"Taner’in yaklaşımını seviyorum," dedi Elif, “ama bazen duygularımızı kabul etmek de çok önemli. Korkunun üstesinden gelmek için sadece strateji yetmez, bazen duygusal olarak bu korkuyu kabul etmek gerek. Bunu neden hissettiğini anlamalısın."

Elif, Cemre’ye korkusunu anlatmaya başlaması için yardımcı oldu. Cemre gözyaşlarını tutamayarak, yıllardır hissettiği o korkuyu ve kaygıyı sözlere dökmeye başladı. "Küçükken o kadar çok korktum ki, bir şeyin parçası gibi oldum. Her iğne bir başka travma gibi geldi," dedi Cemre.

İşte burada Elif’in empati dolu yaklaşımı devreye girdi. "Bu, senin hissettiğin bir şey, Cemre. Korkunu yaşaman çok normal. Ama onu sadece hissederek değil, anlamaya çalışarak iyileşebilirsin," dedi.

Elif’in empatik yaklaşımı, Cemre’nin kendisini daha iyi anlamasına ve korkusunu kabul etmesine olanak sağladı. Korkuyla yüzleşmenin ne kadar zor olduğunu, ama onu kabul etmek ve anlamanın da iyileşme yolunun bir parçası olduğunu fark etti.

Bir Hikayenin Sonu, Bir Başlangıç

Sonunda, Cemre'nin iğne korkusu tamamen yok olmadı. Ama artık o korku, hayatını kontrol eden bir şey olmaktan çıkmıştı. Taner’in stratejisi ve Elif’in empatik yaklaşımı, onun hayatında büyük bir değişim yaratmıştı. Korkusunu anlamıştı, kabul etmişti, ama onunla birlikte yaşamayı öğrenmişti.

Hikayemin sonunda şunu söylemek isterim: Korkularımız bazen bizimle büyür. Ancak bu korkuları aşabilmek için bazen stratejik, bazen de empatik bir yaklaşım gerekebilir. Ve bazen, her şeyin başı kabul etmektir. Eğer siz de bir korku ile mücadele ediyorsanız, belki bir Taner’in çözüm odaklı yaklaşımına, belki de bir Elif’in empatik bakış açısına ihtiyacınız vardır.

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Korkularınızla başa çıkarken hangi yaklaşımı daha fazla benimsiyorsunuz? Lütfen yorumlarınızı paylaşın, hikayeme katkı sağlarsanız çok sevinirim!