Aylin
New member
Hedeften Haberdar Etme: Bir KPSS Hikâyesi
Arkadaşlar, bugün size KPSS çalışırken yaşadığım bir olayı hikâyeleştirerek anlatmak istiyorum. Belki içinizden geçenleri bulursunuz, belki de bir satır size yol olur. Hepimizin sırtında aynı yük var; ben de bu hikâyeyi paylaşarak biraz dertleşelim istedim.
Bir Sınıf, İki Karakter
Bir kurs sınıfı düşünün. Sıralar biraz gıcırdıyor, tahtada silinmemiş tebeşir izleri var, hava ağır ama umut dolu. O sınıfta iki öğrenci var: **Ali** ve **Zehra**.
Ali, her şeye çözüm odaklı bakan biri. Strateji yapmadan adım atmıyor. Defterinin köşesinde hep planlar, haftalık hedef tabloları, günlük soru sayıları yazılı. Zehra ise daha çok hisleriyle yaşayan biri. Başarının sadece rakamlardan ibaret olmadığını biliyor. Arkadaşlarının derdini dinliyor, sınıfta ağlayan birini gördüğünde hemen yanına koşuyor.
İkisi aynı hedefin yolcusuydu: KPSS.
Öğretmenin Sözleri
Bir gün sınıfa yeni ders anlatmaya gelen hocamız tahtaya büyük harflerle yazdı:
**“HEDEFTEN HABERDAR ETME”**
Ali kalemini kaldırdı:
– Hocam, bu stratejik planlamada da kullanılan bir kavram mı?
Hoca gülümsedi:
– Güzel soru. Eğitim bilimlerinde, “hedeflerden haberdar etme” şu demek: Öğrencinin derse başlamadan önce, hangi hedefe ulaşacağını, neleri kazanacağını bilmesi. Yani amaçsızca öğrenmezsin; öğrenirken nereye gittiğini bilirsin.
Zehra o anda içinden geçirdi: *“Hayat da böyle değil mi? İnsan nereye gittiğini bilmezse adımlar hep havada kalır.”*
Ali’nin Stratejisi
Ali için bu cümle hayat memat meselesi gibiydi. Defterine kocaman yazdı: **“HEDEFİ ÖNCE BELİRLE.”**
Kendine günlük plan çıkardı.
* Sabah: 40 matematik sorusu
* Öğlen: 20 tarih denemesi
* Akşam: Eğitim bilimleri tekrar
Ali için “hedeflerden haberdar etme”, stratejinin kalbiydi. Ona göre, “Eğer baştan ne kazanacağını bilirsen, yol daha kısa görünür.”
Ama bu yolun taşlı, dikenli olduğunu zamanla anlayacaktı. Çünkü plan yapmak kolaydı, her gün o plana sadık kalmak ise ayrı bir irade istiyordu.
Zehra’nın Empatisi
Zehra ise öğretmenin sözlerini başka bir şekilde yorumladı. Ona göre hedeflerden haberdar etme, sadece kendini değil başkalarını da kapsıyordu. “Birlikte hedef koyarsak, birbirimize destek olursak, bu yol daha dayanılır olur” diye düşündü.
O günden sonra sınıfta küçük bir grup kurdu. Her sabah tahtaya günün hedefini yazıyordu:
– Bugün 10 kavram öğrenelim.
– Bugün 5 yeni tarih sorusu çözelim.
Arkadaşları ona gülüp “Sen sınıf annesi misin?” dediler ama Zehra vazgeçmedi. Çünkü biliyordu: Hedefleri paylaşmak, yalnız yürümekten daha kolaydır.
Hayatla Kesişen Hedefler
İşte o an fark ettiler ki “hedeflerden haberdar etme” sadece eğitim bilimlerinde geçen kuru bir tanım değildi. Hayatın tam ortasındaydı.
Ali stratejik tarafıyla, hedefini net görüp ona koşmayı; Zehra ise empatik tarafıyla, yolun yalnız değil beraber yüründüğünde anlam kazandığını hatırlatıyordu.
Bir gün sınav stresinden ağlayan bir arkadaşlarının yanına oturduklarında şu konuşma geçti:
– Ali: “Bak, sen şu an sadece bugünkü yenilgine odaklanıyorsun. Oysa nihai hedefini unutma. Bu düşüş geçici.”
– Zehra: “Ağlamak da insanın hakkı. Hedefini bilmek güzel ama yolun duygularla dolu olduğunu da kabul etmek gerek. Biz buradayız.”
KPSS Yolculuğunun Mesajı
KPSS hazırlığı, aslında sadece bilgi yarışı değil. Kimi zaman sabır, kimi zaman yalnızlıkla mücadele, kimi zaman da dostluk sınavı. İşte tam burada “hedeflerden haberdar etme” kavramı bize iki şey öğretiyor:
1. **Bilinçli yolculuk:** Nereye gittiğini bilmeden yola çıkarsan, en ufak engelde geri dönersin.
2. **Paylaşılan hedefler:** Hedefini bilen ama paylaşmayan insan bir süre sonra yorulur. Ama hedefini bilen ve başkalarıyla paylaşan, yolda destek bulur.
Hikâyenin Sonu
Sınav günü geldi çattı. Ali sabah erkenden kalktı, planını tekrar gözden geçirdi. Zehra ise sınıftan arkadaşlarına mesaj attı: “Unutmayın, bugün sadece bir sınav. Hepimiz buraya kadar çok şey öğrendik.”
Sınav salonunda oturduklarında, ikisi de farklı yollardan gelmiş ama aynı noktada buluşmuştu. Hedeflerini bilerek, haberdar olarak…
Ali’nin stratejisi ona sorular karşısında soğukkanlılık getirdi. Zehra’nın empatisi ise, sınav kaygısını hafifletip kalemini titremeden oynatmasını sağladı.
Forumdaşlara Soru
Sevgili arkadaşlar, hikâyemi burada bitiriyorum. Ama merak ediyorum: Siz KPSS’ye hazırlanırken “hedeflerden haberdar etme”yi nasıl yorumluyorsunuz?
– Sizce planlı olmak mı daha önemli, yoksa duygusal dayanışma mı?
– Hedefi tek başına bilmek yeter mi, yoksa arkadaşlarla paylaşmak mı gerekir?
– Hayatta gerçekten “hedefini bilen” insanlar mı kazanıyor, yoksa “yolda destek bulan”lar mı?
Son Söz
Hedeflerden haberdar etme, aslında hepimizin içinde taşıdığı bir yol haritası. Kimimiz onu defterin köşesine yazar, kimimiz dostunun gözlerine. Ama unutmayın: Hedefi bilmek, yolun yarısıdır. Geri kalan yarısı ise birlikte yürümek.
Şimdi söz sizde: Sizin yol hikâyeniz nasıl?
Arkadaşlar, bugün size KPSS çalışırken yaşadığım bir olayı hikâyeleştirerek anlatmak istiyorum. Belki içinizden geçenleri bulursunuz, belki de bir satır size yol olur. Hepimizin sırtında aynı yük var; ben de bu hikâyeyi paylaşarak biraz dertleşelim istedim.
Bir Sınıf, İki Karakter
Bir kurs sınıfı düşünün. Sıralar biraz gıcırdıyor, tahtada silinmemiş tebeşir izleri var, hava ağır ama umut dolu. O sınıfta iki öğrenci var: **Ali** ve **Zehra**.
Ali, her şeye çözüm odaklı bakan biri. Strateji yapmadan adım atmıyor. Defterinin köşesinde hep planlar, haftalık hedef tabloları, günlük soru sayıları yazılı. Zehra ise daha çok hisleriyle yaşayan biri. Başarının sadece rakamlardan ibaret olmadığını biliyor. Arkadaşlarının derdini dinliyor, sınıfta ağlayan birini gördüğünde hemen yanına koşuyor.
İkisi aynı hedefin yolcusuydu: KPSS.
Öğretmenin Sözleri
Bir gün sınıfa yeni ders anlatmaya gelen hocamız tahtaya büyük harflerle yazdı:
**“HEDEFTEN HABERDAR ETME”**
Ali kalemini kaldırdı:
– Hocam, bu stratejik planlamada da kullanılan bir kavram mı?
Hoca gülümsedi:
– Güzel soru. Eğitim bilimlerinde, “hedeflerden haberdar etme” şu demek: Öğrencinin derse başlamadan önce, hangi hedefe ulaşacağını, neleri kazanacağını bilmesi. Yani amaçsızca öğrenmezsin; öğrenirken nereye gittiğini bilirsin.
Zehra o anda içinden geçirdi: *“Hayat da böyle değil mi? İnsan nereye gittiğini bilmezse adımlar hep havada kalır.”*
Ali’nin Stratejisi
Ali için bu cümle hayat memat meselesi gibiydi. Defterine kocaman yazdı: **“HEDEFİ ÖNCE BELİRLE.”**
Kendine günlük plan çıkardı.
* Sabah: 40 matematik sorusu
* Öğlen: 20 tarih denemesi
* Akşam: Eğitim bilimleri tekrar
Ali için “hedeflerden haberdar etme”, stratejinin kalbiydi. Ona göre, “Eğer baştan ne kazanacağını bilirsen, yol daha kısa görünür.”
Ama bu yolun taşlı, dikenli olduğunu zamanla anlayacaktı. Çünkü plan yapmak kolaydı, her gün o plana sadık kalmak ise ayrı bir irade istiyordu.
Zehra’nın Empatisi
Zehra ise öğretmenin sözlerini başka bir şekilde yorumladı. Ona göre hedeflerden haberdar etme, sadece kendini değil başkalarını da kapsıyordu. “Birlikte hedef koyarsak, birbirimize destek olursak, bu yol daha dayanılır olur” diye düşündü.
O günden sonra sınıfta küçük bir grup kurdu. Her sabah tahtaya günün hedefini yazıyordu:
– Bugün 10 kavram öğrenelim.
– Bugün 5 yeni tarih sorusu çözelim.
Arkadaşları ona gülüp “Sen sınıf annesi misin?” dediler ama Zehra vazgeçmedi. Çünkü biliyordu: Hedefleri paylaşmak, yalnız yürümekten daha kolaydır.
Hayatla Kesişen Hedefler
İşte o an fark ettiler ki “hedeflerden haberdar etme” sadece eğitim bilimlerinde geçen kuru bir tanım değildi. Hayatın tam ortasındaydı.
Ali stratejik tarafıyla, hedefini net görüp ona koşmayı; Zehra ise empatik tarafıyla, yolun yalnız değil beraber yüründüğünde anlam kazandığını hatırlatıyordu.
Bir gün sınav stresinden ağlayan bir arkadaşlarının yanına oturduklarında şu konuşma geçti:
– Ali: “Bak, sen şu an sadece bugünkü yenilgine odaklanıyorsun. Oysa nihai hedefini unutma. Bu düşüş geçici.”
– Zehra: “Ağlamak da insanın hakkı. Hedefini bilmek güzel ama yolun duygularla dolu olduğunu da kabul etmek gerek. Biz buradayız.”
KPSS Yolculuğunun Mesajı
KPSS hazırlığı, aslında sadece bilgi yarışı değil. Kimi zaman sabır, kimi zaman yalnızlıkla mücadele, kimi zaman da dostluk sınavı. İşte tam burada “hedeflerden haberdar etme” kavramı bize iki şey öğretiyor:
1. **Bilinçli yolculuk:** Nereye gittiğini bilmeden yola çıkarsan, en ufak engelde geri dönersin.
2. **Paylaşılan hedefler:** Hedefini bilen ama paylaşmayan insan bir süre sonra yorulur. Ama hedefini bilen ve başkalarıyla paylaşan, yolda destek bulur.
Hikâyenin Sonu
Sınav günü geldi çattı. Ali sabah erkenden kalktı, planını tekrar gözden geçirdi. Zehra ise sınıftan arkadaşlarına mesaj attı: “Unutmayın, bugün sadece bir sınav. Hepimiz buraya kadar çok şey öğrendik.”
Sınav salonunda oturduklarında, ikisi de farklı yollardan gelmiş ama aynı noktada buluşmuştu. Hedeflerini bilerek, haberdar olarak…
Ali’nin stratejisi ona sorular karşısında soğukkanlılık getirdi. Zehra’nın empatisi ise, sınav kaygısını hafifletip kalemini titremeden oynatmasını sağladı.
Forumdaşlara Soru
Sevgili arkadaşlar, hikâyemi burada bitiriyorum. Ama merak ediyorum: Siz KPSS’ye hazırlanırken “hedeflerden haberdar etme”yi nasıl yorumluyorsunuz?
– Sizce planlı olmak mı daha önemli, yoksa duygusal dayanışma mı?
– Hedefi tek başına bilmek yeter mi, yoksa arkadaşlarla paylaşmak mı gerekir?
– Hayatta gerçekten “hedefini bilen” insanlar mı kazanıyor, yoksa “yolda destek bulan”lar mı?
Son Söz
Hedeflerden haberdar etme, aslında hepimizin içinde taşıdığı bir yol haritası. Kimimiz onu defterin köşesine yazar, kimimiz dostunun gözlerine. Ama unutmayın: Hedefi bilmek, yolun yarısıdır. Geri kalan yarısı ise birlikte yürümek.
Şimdi söz sizde: Sizin yol hikâyeniz nasıl?