Eksik borç defi mi itiraz mı ?

Irem

New member
Eksik Borç: Defi mi İtiraz mı? Farklı Yaklaşımlarla Hukukun İnce Çizgisinde

Selam forum dostları,

Bugün hukukla ilgilenenlerin zihnini kurcalayan, ama aynı zamanda farklı bakış açılarından bakıldığında oldukça tartışmalı bir konu açmak istiyorum: Eksik borç (natural obligation) acaba bir defi midir, yoksa bir itiraz mı?

Bu konuyu sadece hukuk terimleriyle değil, aynı zamanda düşünsel, toplumsal ve hatta psikolojik bir çerçevede de tartışmak istiyorum. Çünkü farkında olmasak da, “eksik borç” kavramı sadece hukukun değil, adalet anlayışımızın da aynası.

Biraz farklı açılardan bakalım: Erkeklerin genelde daha “veri ve sistem odaklı”, kadınların ise “ilişkisel ve insani sonuçlara” duyarlı yaklaştığı hukuk yorumları arasında bu mesele nasıl şekilleniyor? Gelin birlikte tartışalım.

---

Hukuki Temel: Eksik Borç Nedir?

Önce kısa bir hatırlatma: Eksik borç, hukuken geçerli bir borç ilişkisinin var olduğu, fakat bu borcun dava yoluyla talep edilemediği bir durumdur. Yani borçlu isterse öder, ama alacaklı zorla tahsil edemez.

En klasik örnek: Zamanaşımına uğramış borçlar.

Borç ortadan kalkmaz, ama artık devlet eliyle tahsil edilemez hale gelir.

Burada kilit soru şu:

Borçlu, “eksik borç” nedeniyle ödemekten kaçınırsa, bu bir itiraz mı olur (yani hakkın doğumunu engelleyen bir savunma)?

Yoksa bir defi midir (yani hakkın kullanılmasına karşı geçici bir savunma aracı)?

---

Erkeklerin Objektif Yaklaşımı: Eksik Borç Bir Defi Unsurudur

Erkek hukukçuların çoğu, meseleyi sistematik ve tanımsal çerçevede ele alıyor. Onlara göre hukuk, mantık ve normlar bütünüdür; her kavramın yerli yerinde tanımlanması gerekir.

Bu açıdan bakıldığında “eksik borç” bir defidir. Çünkü borçlu, borcun geçerli olduğunu ama ifasının talep edilemeyeceğini ileri sürmektedir.

Yani borçlu, “evet, borcum var ama sen artık dava edemezsin” diyerek, bir hakkın kullanımını engellemektedir. Bu, tam da defi’nin klasik tanımıdır.

Erkek hukukçular bu görüşlerini genellikle Roma Hukuku’na ve doktrindeki teknik ayrımlara dayandırır:

- Defi, hakkın varlığını değil, icrasını engeller.

- İtiraz ise hakkın hiç doğmadığını veya artık geçerli olmadığını ileri sürer.

Bu nedenle, eksik borçlu bir ilişkide borcun kaynağı ortadan kalkmadığı için, erkek hukukçuların çoğu bu durumu açık bir şekilde defi kategorisinde görür.

Hatta bazıları daha ileri gidip, “eksik borçta defi kullanılmaz, çünkü zaten dava hakkı yoktur” diyerek, onu “teorik bir savunma aracı” olarak bile tanımlar.

Bu görüş, hukuku soyut, sistematik ve mantıksal bir yapı olarak gören yaklaşımın yansıması. Erkeklerin veri, mantık ve normlara olan güveni burada kendini belli ediyor.

---

Kadınların Duygusal ve Toplumsal Yaklaşımı: Eksik Borç Bir İtirazdır

Kadın hukukçuların yaklaşımı ise biraz daha farklı bir eksende ilerliyor. Onlara göre hukuk, sadece normların değil, etik duyguların ve toplumsal adaletin de ifadesidir.

Bu bakış açısından, eksik borç bir itirazdır. Çünkü ortada toplumsal anlamda “geçerli” bir borç yükümlülüğü kalmamıştır.

Bir kadın hukukçuya göre zamanaşımına uğramış bir borcu ödemeyen kişiye “borçlu” demek bile tartışmalıdır. Çünkü zamanaşımı, sadece teknik bir süre değil, toplumsal güven ve öngörülebilirlik ilkesinin bir gereğidir.

Yani kişi, artık bu borçtan hukuken özgürleşmiştir.

Bu nedenle, “artık borç yok” diyen birinin tavrı, defi değil, itiraz kapsamına girer. Çünkü burada savunma, hakkın varlığını değil, artık mevcut olmadığını ileri sürmektedir.

Kadın hukukçular ayrıca şu etik boyuta dikkat çeker:

Eksik borç kavramı, toplumun “ahlaki borç” anlayışıyla da çatışır.

Bir kişi zamanaşımına uğramış borcunu öderse, bu bir vicdan eylemidir — hukuki değil.

Dolayısıyla, bu bağlamda eksik borç, hukukla vicdan arasındaki çizgide yer alır.

Bu yüzden “itiraz” daha uygun bir tanımdır; çünkü kişi, artık ortada geçerli bir borç ilişkisinin olmadığını ileri sürmektedir.

---

Teorik Çatışmanın Temeli: Hukukun Normatif mi, Etik mi Olduğu

Bu tartışmanın arkasında aslında çok daha derin bir mesele yatıyor: Hukuk, salt normatif bir sistem midir, yoksa ahlaki ve toplumsal bağlamı da hesaba katmalı mıdır?

Erkek bakış açısı genellikle hukuku kural temelli, soyut bir düzen olarak algılar. “Kanunda ne yazıyorsa odur” anlayışı hâkimdir.

Kadın bakış açısı ise hukukla insan arasındaki duygusal ilişkiye odaklanır. “Kural doğru olabilir ama adil mi?” sorusunu sorar.

Bu nedenle, eksik borç tartışmasında erkekler “defi” diyerek hukuku korur; kadınlar “itiraz” diyerek adaleti gözetir.

İki taraf da haklıdır; biri sistemin, diğeri insanın yanında durur.

---

Pratikteki Etki: Mahkeme Salonu Gerçekleri

Mahkemelerde bu ayrım, teoriden çok daha pratik bir hale gelir.

Bir borç zamanaşımına uğradığında, hâkim “borç sona ermiştir” demez, “artık talep edilemez” der.

Bu dil, hukukun erkek egemen sistematik yaklaşımını yansıtır: Defi baskın çıkar.

Ancak son yıllarda özellikle kadın hâkimlerin kararlarında, “artık geçerli bir borç ilişkisinden söz edilemez” gibi ifadelerin arttığı görülüyor. Bu da itiraz anlayışının, etik temellerle yeniden güçlendiğini gösteriyor.

---

Forum Tartışması: Sizce Hangisi Daha Doğru?

Şimdi gelelim asıl meseleye.

Sizce, eksik borç kavramını hukuki sistemin içinde mi yorumlamalıyız (yani defi olarak), yoksa toplumsal ve etik bir düzlemde mi değerlendirmeliyiz (yani itiraz olarak)?

Bir borcun zamanaşımına uğraması, onu gerçekten “yok” eder mi?

Yoksa sadece devletin müdahalesini mi engeller?

Ve daha da önemlisi:

Bir borçlu borcunu vicdanen öderse, bunu hâlâ “eksik borç” kapsamında mı görmeliyiz?

Yoksa artık bu, ahlaki bir yükümlülük mü olur?

---

Sonuç: Hukukun Sessiz Alanı

Eksik borç tartışması, aslında hukukun sessiz alanlarından biridir.

Bir yanda normatif düzen, diğer yanda vicdani denge.

Bir taraf “defi” diyerek sistemin bütünlüğünü savunur, diğeri “itiraz” diyerek insanın adalet duygusunu.

Sonuçta hangi tarafı seçersek seçelim, unutmamamız gereken bir şey var:

Eksik borç, sadece bir borç ilişkisi değil; hukukun vicdanla sınandığı noktadır.

Peki sizce?

Hukuk, vicdanın sessiz bir dili mi olmalı, yoksa kendi kurallarıyla soğukkanlı bir sistem mi?