Dijital teknoloji, ömrümüzü ne kadar da kolaylaştırıyor değil mi? İstediğimiz herkese istediğimiz vakit ve anında ulaşabiliyoruz. Canımız sıkılıyor, vapurda otobüste, uçakta telefonu alıp oyun oynayabiliyor, kimselerle bağlantıya geçmeden vakit geçirebiliyoruz. 2021’de Türkiye’de internet kullanıcı sayısının 3.7 milyon ile 6, toplumsal medya kullanıcı sayısının ise 6 milyon ile 11 arttığı görülüyor*. Bilhassa dijitalleşmeyi hızlandıran pandemiyle birlikte, dışarıda yaşadığımız ömrü mesken ömrümüz ile birleştirmeyi öğrenmek zorunda kaldık. İş ve özel hayatımızı bir müddetdir ekranlara sığdırarak yaşıyoruz. Ocak 2020’de internette geçirdiğimiz ortalama vakit 7 saat 29 dakikayken, Ocak 2021 bilgilerine nazaran günde ortalama 7 saat 57 dakikayı internette, 2 saat 57 dakikayı ise toplumsal medyada geçiriyoruz*. Daha izole ve yalnız hissettiğimiz bir hayat yaşıyoruz; bu da gerilim ve korkuyu artırıyor. Pekala değişen bağlantı anlayışımızla yaşadığımız “yeni normal”in bize nasıl tesirleri oluyor? En sağlıklı ilgimizin ekranlarımızla olduğu bu vakitte, yaşadığımız fizyolojik ve ruhsal ıstıraplar neler? Hepimiz bir dijitalzedeye dönüşmüş olabilir miyiz?
Çevrimiçi dünyamızla, çevrimdışı yaşantımızı istikrarlı kurma konusunda farkındalık çalışmaları yapan Dijital İstikrar Derneği, bilhassa pandemi periyodunda büyüyen, biz dijitalzedelerin günlük ezalarına büyüteç tutuyor.
Dijitalzede olduğumuzu nasıl anlarız?
Dijital İstikrar Derneği’nden 6 altın teklif…
Çevrimiçi dünyamızla, çevrimdışı yaşantımızı istikrarlı kurma konusunda farkındalık çalışmaları yapan Dijital İstikrar Derneği, bilhassa pandemi periyodunda büyüyen, biz dijitalzedelerin günlük ezalarına büyüteç tutuyor.
Dijitalzede olduğumuzu nasıl anlarız?
An’ı kaydetmekten “an”da kalamıyoruz. Yani ortasında bulunduğumuz hoş anları fotoğraflamak uğruna o anın hissini kurban veriyoruz.
Süratli erişebildiğimiz tüm içerikleri tıpkı süratle tüketiyoruz; bu bizim aklımızı ve ruhumuzu epeyce yoruyor ve üretmeye takatimiz kalmıyor.
Ekran ışığına maruz kaldığımız geç saatlerde uyku tutmuyor, uykusuz kalıyoruz.
Wi-fi irtibatı aradığımız her yerde aslında toplumsal medyaya, dijital içeriklere daha bağımlı hale geliyoruz.
Üşenip, erteleyip, kolay kolay vazgeçiyoruz. Toplumsal medyada gördüklerimizden hemencecik etkilenip, özenmeye meyil ediyoruz. Kendi isteklerimize tam olarak kulak vermeden oburlarının yaşadığı hayatı takip etmeye çalıştığımızdan bu ilgi alanlarımız maymun iştahtan öteye gidemiyor.
Dijital içeriklere daima erişme isteğiyle akıllı telefonlarımız ve tabletlerimize bakarken boynumuza çok fazla yük biniyor. Adeta 22 kiloluk bir yük taşıyoruz. Bu da beden postürümüzü bozuyor.
Dijital İstikrar Derneği’nden 6 altın teklif…
Dijital abur cuburla beslenmeyin. 24 saat içerisinde çevrimiçi dünyada ne tükettiğinizi not alın, gereksiz gördüğünüz içerikleri sonraki gün daha az izlemeye ve/veya okumaya çalışın.
Bedeninizi fark edin ve ona ehemmiyet verin. Derin nefes almak, gerinmek, meditasyon, spor üzere vücudunuzu dinlendirecek ve direncini artıracak aktiviteleri ömrünüze dahil edin.
İstikrarlı beslenin. Bu, beyninizin daha berrak çalışmasına, veriminizle bağışıklığınızın artmasına katkı sağlayacak. Daha kaliteli bir hayat yaşayacaksınız.
Etrafınızdakilerle fizikî irtibatın size, psikolojinize âlâ geleceğini unutmayın. Toplumsal ara kurallarını koruyarak sosyalleşin.
Mola verin. Kendinizi gerilime niye olan şeylerden bir süreliğine uzaklaştırın. Bu, dinlenmenize ve bir daha güç kazanmanıza yardımcı olacak.