“Aralarına Kara Kedi Girmişti”: Bir Deyimin Kalbe Dokunan Hikâyesi
Selam dostlar,
Bugün sizlerle sadece bir deyimi değil, onun içinde saklı bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hepimizin hayatında birine kırıldığımız, bir dostluktan uzaklaştığımız, ama neden olduğunu tam da açıklayamadığımız anlar vardır ya... İşte o anların adı bazen kısaca söylenir: “Aralarına kara kedi girmiş.”
Bu deyimin ne kadar güçlü, ne kadar insani bir anlam taşıdığını, anlatacağım küçük bir hikâyeyle hissettirmek istiyorum. Çünkü bazen kelimelerden daha fazlasını, kalbimiz anlatır.
---
Hikâyenin Başlangıcı: Dostluğun Işığı
Bir zamanlar iki dost vardı: Emir ve Selin. Üniversite yıllarında tanışmışlardı. Emir, mantıklı, çözüm odaklı, her şeyin planlı olmasını seven biriydi. Mühendislik okuyordu; formüller, stratejiler, olasılıklar onun dünyasıydı.
Selin ise duygularla yaşayan, insanların niyetini yüzünden okuyan, empati gücü yüksek bir psikoloji öğrencisiydi. Hayatı sayılarla değil, kalplerle ölçüyordu.
Farklıydılar, ama birbirlerini tam da bu yüzden tamamlıyorlardı. Emir bir konuda çıkmaza girince Selin ona duygusal bir pencere açar, Selin kendini kaybedince Emir onu mantığa geri çağırırdı. Çevrelerinde “bu ikilinin arasına kimse giremez” denirdi.
Ama bir gün... girdiler.
---
Kara Kedinin Gölgesi
Her şey bir iş projesiyle başladı. Mezuniyet sonrası Emir bir yazılım şirketi kurmuş, Selin de orada danışman olarak gönüllü destek veriyordu. İlk başta harika gidiyordu her şey; fikir alışverişleri, kahkahalar, sabahlara kadar süren planlar...
Sonra aralarına bir yanlış anlama girdi.
Bir müşteri toplantısında Selin, Emir’in planladığı sunumda bazı noktaların “çok teknik” olduğunu, insan ilişkilerini yeterince yansıtmadığını söyledi. Emir bunu eleştiri değil, güven eksikliği olarak algıladı.
Selin ise sadece projeyi daha insancıl hale getirmek istemişti.
Ve işte o an... görünmez bir çizgi çekildi aralarına.
Ne Emir ne Selin bunu dile getirdi. Sadece bir sessizlik başladı. Önce kısa, sonra uzayan, sonra kalıcı hale gelen bir sessizlik.
Forumdaşlar, bilir misiniz o tür sessizlikleri?
Sözlerin değil, gururun konuştuğu sessizlikleri...
---
Erkek Akıl, Kadın Kalp: İki Farklı Suskunluk
Emir, her zamanki gibi stratejik düşündü.
“Zamanla geçer. Soğuyunca konuşuruz,” dedi kendi kendine.
Hataları analiz eder, sonra düzeltirdi; bu defa da öyle olacağını sandı.
Selin ise farklı bir yerden kırılmıştı.
“Onca yılın dostluğu, bir yanlış anlamayla bitebilir mi?” diye düşündü.
Ama içindeki duygusal sarsıntı onu susturdu. Çünkü bazen bir kelime değil, bir soğukluk daha çok yakar insanı.
İkisi de adım atmadı. İkisi de karşı tarafın anlayacağını sandı.
Ve o arada, kimse fark etmeden, bir kara kedi geçti.
---
Kara Kedinin Bilimsel ve Sembolik Yüzü
Bilimsel olarak bakarsak, “kara kedi” deyimi, ilişkilere giren negatif enerjiyi, yani iletişim kopukluğunu sembolize eder. Sosyal psikoloji araştırmalarına göre, insanlar bir çatışma yaşadıklarında doğrudan konuşmaktansa sessiz mesafe yaratmaya eğilimlidir.
Bu mesafe, beynin “kendini koruma” mekanizmasıdır. Yani Emir’in stratejik geri çekilişi de, Selin’in duygusal kapanışı da aslında içgüdüsel savunma biçimleriydi.
Ama işte sorun burada:
Bilim, bu duygusal mesafenin sadece 72 saatten uzun sürmesi halinde, tarafların artık kendilerini haklılaştırma eğilimine girdiğini gösteriyor.
Yani üç gün sonra, bir taraf özür dilese bile, diğer taraf artık haklı çıkmaya odaklanıyor.
“Aralarına kara kedi girmiş” deyimi tam da bu noktada doğmuş gibi; bir anlık yanlış anlama, birikmiş sessizlik, sonra da kalıcı bir mesafe...
---
Geciken Konuşma, Eksilen Güven
Aylar geçti. Emir başka projelere yöneldi, Selin yeni bir işe girdi.
Bir gün aynı kafede karşılaştılar.
Göz göze geldiler ama “merhaba” diyemediler. Aralarındaki hava ne düşmanca, ne dostçaydı. Sadece... boğucu bir sessizlik.
Emir elinde kahvesiyle, “Ne kadar saçma, konuşsak her şey çözülürdü,” diye düşündü.
Selin ise içinden, “O gün bir kez arasa, kırgınlığım kalmazdı,” dedi.
İkisi de haklıydı. Ama haklılık, bazen dostluğu kurtarmaz; haklı olmak, yakın olmanın önüne geçer.
İşte o anda, dışarıda gerçekten bir kara kedi geçti — sokakta sessizce yürüyen, iki masa arasından süzülen siyah bir kedi.
Ve Emir’le Selin, aynı anda ona baktılar.
İkisi de gülümsedi.
O gülümseme, kelimelerin yerini aldı.
Belki konuşmadılar, ama o an her şeyi anladılar: Aralarına giren şey kedi değil, gururdu.
---
Deyimin Kalbi: Kara Kedi Aslında Bizim İçimizde
“Aralarına kara kedi girmek” deyimi, sadece iki kişi arasındaki yanlış anlaşılmayı değil; insanın kendi içindeki çatışmayı da anlatır.
Kimi zaman karşımızdakiyle değil, kendi egomuzla kavga ederiz.
Bir yanlış anlamayı “haklılık yarışı”na çeviririz, bir sessizliği “onur mücadelesi” yaparız.
Oysa kara kedi ne karşı taraf, ne de kaderdir — o kedi, bizim kendi içimizde büyüttüğümüz karanlıktır.
Erkekler genelde çözüm arar, analiz eder; “Nasıl düzelir?” diye sorar.
Kadınlar ise nedenini kalpten hisseder; “Ne eksildi?” der.
Bu iki yaklaşım birleştiğinde, dostluklar yeniden kurulabilir.
Ama biri susarsa, diğeri de beklerse, işte o zaman kara kedi aradan hiç gitmez.
---
Forumdaşlara Soru: Sizin Aranıza da Kara Kedi Girdi mi?
Dostlar, siz hiç böyle bir şey yaşadınız mı?
– Bir dostlukta ya da ilişkide, aranıza görünmez bir “kara kedi” girdi mi?
– Sustuğunuz, ama içinizde hâlâ konuşan bir hikâye var mı?
– Sizce bir dostlukta kara kedi geçtiyse, geri dönebilir mi? Yoksa her şey o anda biter mi?
Bu hikâyeyi sadece Emir’le Selin’in değil, hepimizin hikâyesi olarak düşünün.
Çünkü bazen bir kelime, bir susuş, bir yanlış anlamayla hayatımıza kara kedi girer.
Ama unutmayın: Kara kedi gitmezse bile, ışığı yakmak yine bizim elimizde.
Selam dostlar,
Bugün sizlerle sadece bir deyimi değil, onun içinde saklı bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum. Hepimizin hayatında birine kırıldığımız, bir dostluktan uzaklaştığımız, ama neden olduğunu tam da açıklayamadığımız anlar vardır ya... İşte o anların adı bazen kısaca söylenir: “Aralarına kara kedi girmiş.”
Bu deyimin ne kadar güçlü, ne kadar insani bir anlam taşıdığını, anlatacağım küçük bir hikâyeyle hissettirmek istiyorum. Çünkü bazen kelimelerden daha fazlasını, kalbimiz anlatır.
---
Hikâyenin Başlangıcı: Dostluğun Işığı
Bir zamanlar iki dost vardı: Emir ve Selin. Üniversite yıllarında tanışmışlardı. Emir, mantıklı, çözüm odaklı, her şeyin planlı olmasını seven biriydi. Mühendislik okuyordu; formüller, stratejiler, olasılıklar onun dünyasıydı.
Selin ise duygularla yaşayan, insanların niyetini yüzünden okuyan, empati gücü yüksek bir psikoloji öğrencisiydi. Hayatı sayılarla değil, kalplerle ölçüyordu.
Farklıydılar, ama birbirlerini tam da bu yüzden tamamlıyorlardı. Emir bir konuda çıkmaza girince Selin ona duygusal bir pencere açar, Selin kendini kaybedince Emir onu mantığa geri çağırırdı. Çevrelerinde “bu ikilinin arasına kimse giremez” denirdi.
Ama bir gün... girdiler.
---
Kara Kedinin Gölgesi
Her şey bir iş projesiyle başladı. Mezuniyet sonrası Emir bir yazılım şirketi kurmuş, Selin de orada danışman olarak gönüllü destek veriyordu. İlk başta harika gidiyordu her şey; fikir alışverişleri, kahkahalar, sabahlara kadar süren planlar...
Sonra aralarına bir yanlış anlama girdi.
Bir müşteri toplantısında Selin, Emir’in planladığı sunumda bazı noktaların “çok teknik” olduğunu, insan ilişkilerini yeterince yansıtmadığını söyledi. Emir bunu eleştiri değil, güven eksikliği olarak algıladı.
Selin ise sadece projeyi daha insancıl hale getirmek istemişti.
Ve işte o an... görünmez bir çizgi çekildi aralarına.
Ne Emir ne Selin bunu dile getirdi. Sadece bir sessizlik başladı. Önce kısa, sonra uzayan, sonra kalıcı hale gelen bir sessizlik.
Forumdaşlar, bilir misiniz o tür sessizlikleri?
Sözlerin değil, gururun konuştuğu sessizlikleri...
---
Erkek Akıl, Kadın Kalp: İki Farklı Suskunluk
Emir, her zamanki gibi stratejik düşündü.
“Zamanla geçer. Soğuyunca konuşuruz,” dedi kendi kendine.
Hataları analiz eder, sonra düzeltirdi; bu defa da öyle olacağını sandı.
Selin ise farklı bir yerden kırılmıştı.
“Onca yılın dostluğu, bir yanlış anlamayla bitebilir mi?” diye düşündü.
Ama içindeki duygusal sarsıntı onu susturdu. Çünkü bazen bir kelime değil, bir soğukluk daha çok yakar insanı.
İkisi de adım atmadı. İkisi de karşı tarafın anlayacağını sandı.
Ve o arada, kimse fark etmeden, bir kara kedi geçti.
---
Kara Kedinin Bilimsel ve Sembolik Yüzü
Bilimsel olarak bakarsak, “kara kedi” deyimi, ilişkilere giren negatif enerjiyi, yani iletişim kopukluğunu sembolize eder. Sosyal psikoloji araştırmalarına göre, insanlar bir çatışma yaşadıklarında doğrudan konuşmaktansa sessiz mesafe yaratmaya eğilimlidir.
Bu mesafe, beynin “kendini koruma” mekanizmasıdır. Yani Emir’in stratejik geri çekilişi de, Selin’in duygusal kapanışı da aslında içgüdüsel savunma biçimleriydi.
Ama işte sorun burada:
Bilim, bu duygusal mesafenin sadece 72 saatten uzun sürmesi halinde, tarafların artık kendilerini haklılaştırma eğilimine girdiğini gösteriyor.
Yani üç gün sonra, bir taraf özür dilese bile, diğer taraf artık haklı çıkmaya odaklanıyor.
“Aralarına kara kedi girmiş” deyimi tam da bu noktada doğmuş gibi; bir anlık yanlış anlama, birikmiş sessizlik, sonra da kalıcı bir mesafe...
---
Geciken Konuşma, Eksilen Güven
Aylar geçti. Emir başka projelere yöneldi, Selin yeni bir işe girdi.
Bir gün aynı kafede karşılaştılar.
Göz göze geldiler ama “merhaba” diyemediler. Aralarındaki hava ne düşmanca, ne dostçaydı. Sadece... boğucu bir sessizlik.
Emir elinde kahvesiyle, “Ne kadar saçma, konuşsak her şey çözülürdü,” diye düşündü.
Selin ise içinden, “O gün bir kez arasa, kırgınlığım kalmazdı,” dedi.
İkisi de haklıydı. Ama haklılık, bazen dostluğu kurtarmaz; haklı olmak, yakın olmanın önüne geçer.
İşte o anda, dışarıda gerçekten bir kara kedi geçti — sokakta sessizce yürüyen, iki masa arasından süzülen siyah bir kedi.
Ve Emir’le Selin, aynı anda ona baktılar.
İkisi de gülümsedi.
O gülümseme, kelimelerin yerini aldı.
Belki konuşmadılar, ama o an her şeyi anladılar: Aralarına giren şey kedi değil, gururdu.
---
Deyimin Kalbi: Kara Kedi Aslında Bizim İçimizde
“Aralarına kara kedi girmek” deyimi, sadece iki kişi arasındaki yanlış anlaşılmayı değil; insanın kendi içindeki çatışmayı da anlatır.
Kimi zaman karşımızdakiyle değil, kendi egomuzla kavga ederiz.
Bir yanlış anlamayı “haklılık yarışı”na çeviririz, bir sessizliği “onur mücadelesi” yaparız.
Oysa kara kedi ne karşı taraf, ne de kaderdir — o kedi, bizim kendi içimizde büyüttüğümüz karanlıktır.
Erkekler genelde çözüm arar, analiz eder; “Nasıl düzelir?” diye sorar.
Kadınlar ise nedenini kalpten hisseder; “Ne eksildi?” der.
Bu iki yaklaşım birleştiğinde, dostluklar yeniden kurulabilir.
Ama biri susarsa, diğeri de beklerse, işte o zaman kara kedi aradan hiç gitmez.
---
Forumdaşlara Soru: Sizin Aranıza da Kara Kedi Girdi mi?
Dostlar, siz hiç böyle bir şey yaşadınız mı?
– Bir dostlukta ya da ilişkide, aranıza görünmez bir “kara kedi” girdi mi?
– Sustuğunuz, ama içinizde hâlâ konuşan bir hikâye var mı?
– Sizce bir dostlukta kara kedi geçtiyse, geri dönebilir mi? Yoksa her şey o anda biter mi?
Bu hikâyeyi sadece Emir’le Selin’in değil, hepimizin hikâyesi olarak düşünün.
Çünkü bazen bir kelime, bir susuş, bir yanlış anlamayla hayatımıza kara kedi girer.
Ama unutmayın: Kara kedi gitmezse bile, ışığı yakmak yine bizim elimizde.